165. İnsanlardan kimileri vardır ki, Allah'tan başka bazı varlıkları Allah'a denk tanrılar sayar da bunları Allah'ı sever gibi severler. İman edenler ise en çok Allah'ı severler. Keşke zalimler -azapla yüz yüze geldiklerinde anlayacakları gibi- şimdi de bütün kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu anlasalardı!
[Aklını gerektiği gibi kullanamayanlar, inanmak, sevmek ve tapınmak için Allah yerine putlara, uydurma tanrılara yönelebilirler ki bu onlar için ebedî hüsran demektir. Fahreddin er-Râzî'nin de belirttiği gibi, sûfilerin görüşüne göre insanın kalbini, zihnini Allah'ı unutturacak derecede meşgul eden her şey âyette belirtilen varlıklar kapsamına girer. Şu halde Allah'tan başka bir şeye, -bu şey ister put, ister lider veya önder, isterse para pul, mal mülk, makam mevki olsun-taparcasına bağlananlar, böyle bir şeyi Allah'ı sever gibi sevenler ve bu suretle, Kur'an'ın bütün uyarılarına rağmen şirke sapanlar için artık kurtuluş ümidi yoktur.]
"Yaşama amacı; benim amacım, hedeflerim, yaşamayı anlamlı kılan her şey, hepsi şu anda bana çok saçma geliyor. Bu saçmalıkların peşinden nasıl koştuğumu, bir daha ele geçmeyecek bir hayatı bunlar için nasıl harcadığımı düşündükçe korkunç bir ümitsizlik çöküyor içime."
"Ya neyin peşinde koşmalıydınız?"
Şu anda bulunduğu noktadan geçmişe baktığında, tanıdığı eski dünya; karanın, denizin ve gemilerin dünyası, denizcilerin ve canavar kadınların dünyası ne kadar da küçük geliyordu ona. Bir yandan eski dünyası, yeni dünyasına karışıyor ve genişliyordu. Zihni hep bütünlüğe yönelik çalışırdı ve bu iki dünya arasında temas noktaları olduğunu ilk gördüğünde çok şaşırdı. Öte yandan kitaplarda bulduğu düşünce temizliği ve güzelliği, onu yüceltiyordu.
- Beldemizde bir hocamız var. Sürekli vaazlarında Allah'ın varlığı üzerinde duruyor ve üstelik sorumuz olunca da bizden mahsül tavuk, kaz veya para almadan cevaplamıyor. Siz Kur'an'dan anlamazsınız, aklınız yetmez kitabı ancak biz hocalar anlar ve açıklarız, kitap sadece camide dinlenir, diyor. Biz Kur'an'ın bütün
Bitlis’e gideceğim otobüsler istasyon
da bekleşiyor.Otobüslerin dört bir yanını dilenciler almış.Bu dilenciler türküler,destanlar söylüyor,kaval çalıyor.Bunlar ihtiyar dilencilerdir.Ço
şu kör.Bu körlerden birinin adı”Sofi”
Sofi,dehşetli kaval çalıyordu.Uzun dertli havalar…İnsanı alıp başka dün
yakara götüren.ağlamaklı havalar
Heeeey!
Ne duruyorsun be, at kendini denize;
Geride bekliyenin varmış, aldırma;
Görmüyor musun, her yanda hürriyet;
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
Git gidebildiğin yere.
Herkes aşırı bir gayretle rızık ve geçimleri için çalışıp çabalıyorlar, öyle ki bu hususta şüpheli ve haram olan şeylere giriyor, kendilerini alçaltıyor, değerlerini küçültüyorlar. Şu âyet gözümün önüne geldi: 'Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki onun rızkı Allah'a ait olmasın. (Hud suresi 16. Ayet) Böylece bildim ki rızkım Allah'a aittir. Buna kefil olan O'dur. Bunun üzerine ibadetle meşgul oldum, bunun dışındaki şeylerden arzumu kestim.