Deli olmak, düşüncelerini iletmekten âciz olmak demek. Sanki yabancı bir ülkedesin, çevrede olup biten her şeyi görüyor, anlıyorsun, ama istediğini anlatmaktan, dolayısıyla da yardım bulmaktan umutsuzsun, çünkü orada konuşulan dili bilmiyor, anlamıyorsun. "Hepimiz hissetmişizdir bunu." "Hepimiz şu ya da bu biçimde deliyiz zaten."
Kendini tutarak bir şey ilave etmek istiyoı; fakat bir kelime daha söylerse saklamak istediği bu müthiş ıstırabı, şu şimdi kalbini kıvıran vahşi ümitsizliği gizleyememekten korkuyordu.
Sayfa 228 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Çeviri: Ali Faruk Ersöz, 3. BasımKitabı okudu
Reklam
Bütün bunlardan şu sonucu çıkarabiliriz: Çocuklarımızın beyinleri telefon ve internet ile uçup girmektedir. Çocuğun susması, yaramazlık etmemesi, "iki dakika muhabbet edeceğiz dayınla, sen telefonu al da kenarda oyalan" için verilmiş telefon, çocuğu bile bile zehirlemek, tembel çocuk yetiştirmektir. Zaten teknoloji insanı hesaptan ve hareketten alıkoymaktadır. Ümmeti Muhammed'in çocuklarının zehirlenmiş, körelmiş ve tembelleşmiş zihin sahipleri olarak büyümekte olduklarını gösteren bu işaretler önümüzde durmaktadır.
Çocukluğumdan beri insan varoluşuna ait düşüncelerim determinizm öncesi Augustinus teorisinden bir kere bile sapmadı. Boş kuruntular durmadan bana eziyet etti –bugün de böyledir bu– ancak bu kuruntuları günahın bir tür ayartıcılığı olarak gördüm ve determinist görüşlerim sarsılmadı. Çocuk sayılacağım bir çağda, yaşantımın bütün dertleriyle ilgili mönü iyice okumam için önüme sürülmüştü. Benim yapacağım tek șey, peçeteyi açıp masanın başına geçmekti. Şimdi şu garip kitabı yazmam bile mönüde tamı tamına belirtilmişti ve muhtemelen başından beri biliyordum bunu.
Bu arada haklı olarak şu sorulabilir. Eğer ictihad her zaman gerekliyse, bu da dinin Resûlüllah (sav) tarafından eksik bildirildiği anlamına gelmez mi? Gelmez çünkü Resûlüllah genel çözümler getirmiştir ve din bu şekliyle tamamlanmıştır. İctihad ise ayrıntı, tek olaylarla ilgilenir. Onun ilgi alanı şeriatın sınırları dahilindedir. Dolayısıyla Resûlüllah'ın insanlara bildirdiği din, genel esaslar açısından tamdır ve insana ictihadla bu genel esasları özel olaylara uygulama yetkisi verilmiştir. Halbuki birkaç müctəhidin ictihadıyla problemlerin tamamına çözüm getirildiği iddiası, gizli de olsa Resûlüllah (sav)'ın bildirdiği şekliyle dinin eksik olduğu ve birkaç müctehidle bunun tamamlanabileceği anlamına gelir. Bu nedenle dinin eksik olduğunu söylemekle, dinin tamamlandığını ve çözümlerinin hayata aktarılmasının insanlara bırakıldığını söylemek arasında büyük farklar vardır.
Sayfa 293Kitabı okudu
Şu meşhur yer ve canım Atatürk
Küçük Prens' in geldiği gezegenin B-612 asteroiti olduğunu kanıtlayan çok güçlü nedenlerim var. Bu asteroit, sadece bir kere Türk bir astronomun teleskobuyla 1909 yılında görülmüştü. Bunun üzerine yaptığı keşfi Uluslararası Astronomi Kongresi'nde harika bir sunumla göstermiş fakat kıyafet sebebiyle ciddiye alınmamış. Büyük insanlar hep böyledir işte. Neyse ki otoriter bir Türk lider, ölüm cezasından korkan halkına Avrupalılar gibi giyinmelerini zorunlu kılmış ve B-612 asteroitinin itibarı kurtulmuş. Aynı astronom şık kıyafetleri ile 1920 yılında aynı sunumu tekrar yapmış. Bu sunum sonunda onu izleyen herkes fikirlerine saygı duymuş.
Sayfa 21 - Dokuz Yayıncılık, Şubat 2023, İstanbul.Kitabı okuyor
Reklam
"İnsan deli olmasa bile, biraz duyarlı bir kalbe sahip olabilir pekâlâ. Öyleleri vardır ki, ufak tefek şeyler onları yaşatır da sert bir söz onları öldürür. Ben öyleyim işte. Sorun şu: Yoksulluk bendeki bazı özellikleri o derece keskinleştirmiştir ki, bunlar benim başıma adeta dert açar, evet ne çare, böyle bu! Ama faydaları da vardir bunun, bazı hallerde bunların bana yardımları dokunur. Yoksul aydın, zengin aydından çok daha kuvvetli görür. Yoksul, her sözcüğü kuşkuyla dinler; attığı her adım onun düşünce ve duygularına böylece bir görev, bir iş yüklemiş olur.Onun kulağı deliktir, duygusu ince; o tecrübelidir, ruhu yanık yaralarıyla doludur..."
528 syf.
·
Not rated
·
Read in 37 days
Haddim Olmayarak...
Bugün itibari ile bir süredir okuduğum Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’in Elmalı Hamdi Yazır’a ait olan Mealini ikinci defa bitirmiş bulunmaktayım.. Böylesine Mukaddes bir eseri incelemek haddime değil; lakin sadece naçizane birkaç realiteyi dile getirmek ve tabi caizse durumsal bir farkındalık oluşturmak niyetindeyim izniniz olursa.. Efendim,
Kuran-ı Kerim Türkçe Meali
Kuran-ı Kerim Türkçe MealiElmalılı Muhammed Hamdi Yazır · Altın Post Yayıncılık · 20125.1k okunma
Bütün mesele insanın çocukluğuyla barışık olmasıdır. Çocukluğuna ihanet eden kimseler Öcalan için, büyüyünce başta kendi değerleri olmak üzere bütün hayata ihanet ederler. Bu yüzden Öcalan kendini hep ‘çocuk kalan bir adam’ olarak tanımlar: "Ben 44 yaşında bir çocuğum." Bu, şu anlama gelir: Öcalan çocuk hayallerine, özlemlerine ihanet etmeden büyümüştür.'
Sayfa 59 - Alfa KitapKitabı okuyor
1,000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.