Yazarın okuduğum ilk kitabı İnsanlığımı Yitirirken (No Longer Human); ama son kitabı olmayacağına eminim.
Kitabımız; intihar, sosyal yabancılaşma, yalnızlık, toplumun dikte ettiği doğrular, alkolizm, intihar gibi temalar üzerine kurulu yarı otobiyografik bir roman niteliğinde. Delilik ve dahiliğin ince sınırlarında gitgelleri olan, bilinç ve
Yalnızca yaşamın gizi ölümde değil, ışığın gizi de karanlıkta, iyinin gizi kötülükte, doğrunun gizi yanlışlıkta, evetin gizi hayırdadır! Bu yüzden yaşamak isteyen her Faust, yaşamı, tıpkı bir sevgiliyi kucaklar gibi, onun her şeyini duyumsamak, her yanını kucaklamak, her şeyin tadına varmak isteyen her tutkulu ölmeye hazırlanmalı, kendini ölümün içine koymalıdır. Bir an yoğun bir biçimde yaşamayı başarabilirsek, yaşam ağır bir ölümdür, her kösnü, bu uzun can çekişin onca sıçrayışından, ölüm hırıltısından biridir yalnızca.
Bu ara çok kitap okuyamadığım için uzun sürdü, bitmesi bayrama nasipmiş. Yine çok beğendim:) matt haigin insana panik atak geçirtebilecek zaman mekan ölüm gibi kavramları böyle tatlı tatlı işlemesine bayılıyorum. Ömürlerimiz 80 sene değil de 1000 sene olsa nasıl hissederdik? Gerçekten mutlu mu olurduk yoksa panikatağın anksiyetenin pençesine mi düşerdik? O kadar güzel anlatmış ki. Mayıs sineği olmak ömrü bir defa yaşamak belki de bizim için iyidir