Sabiha Sertel ve Zekeriya Sertel tarafından çıkarılan Resimli Ay adlı edebiyat gazetesinin 1929 yılı Haziran-Temmuz sayılarında "Putları Yıkıyoruz" başlıklı, imzasız iki yazı yayımlanır. Dönemin ortamına getirdiği yeni edebiyat anlayışı, edebi çevrelerce (salt hasetlik münasebetiyle) pek hoş karşılanmayan bu isimsiz kahraman Nazım'dan
Dicle Türküsünün Sesi
Mezopotamya’yım ben;
Damarlarım su ve nehir,
Hayatım kavga, mevzum kan,
Dilim edebi, sözüm ebedi.
Her zaman bir şairin, bir vakanüvisin sözünden çok
Gılgamış’ın dudaklarında bir zaman, kadim nehrin kenarında
Evet bugün itibariyle sitede 3. yılımı doldurmuş bulunuyorum. Koskoca 3 yıl...
Öyle güzel şeyler gördüm ki bu sitede, tabii aynı oranda olmasa da kötü şeylere de şahit oldum. 2016 yılında, çoğunuzda olduğu gibi tesadüfen buldum siteyi. Ve bu 3 yılın en güzeli de 2016 yılıydı. Belki yeni olmanın heyecanı, belki daha az kişi olması, çok fazla
Kitabı "kapak tasarımı, çeviri, içerik '' olarak 3 bölümde inceleyeceğim.
Kapak
Öncelikle kitaptan bahsetmeden önce benim çok hoşuma giden bir kısımdan, kapaktan bahsetmek istiyorum. Bazı kapak tasarımları çok çarpıcıdır. Misal Can Yayınlarının 'Kadın Klasikler' de olduğu gibi. Bu kitabın kapağı da benim için öyle. Yıllar sonra içeriğiyle
Her kitap içinde bir can taşır, her canın içinde bir kitap saklıdır. Sen okumayı bilirsen her insan bir kitaptır. Yaşadığımız her gün bir sayfaya tekabül eder 60 yaşına geldiğimizde insanlara okuyacağımız romanlarımız olur.
Hepimizin hayatı tümsekli yollar gibidir. Hiçbirimizinki dingin bir denize benzemez. Kimimizin günleri hastanede
Eveetttt
Bütün bir günüm Balzac yazmayla geçti:)
Kitaba inceleme yazmaktan ziyade tez yazma aşamasında gibi bir durum oldu, tabiki yedi sayfalık Balzac tezimi paylaşamayacağım ama beni bu yazıya getiren etkinlik için konuşmam gerek.
Biliyorsunuz Sabahattin Ali Kampı yaptık ( bilmiyorsanız bakınız :) #34571181 ) ve
Üniversiteye başladığım yıl almıştım kitabı. Senelerce kütüphanemde durdu. Renkli-resimli ve kronolojik olduğu için Kpss'ye çalışırken okumak istedim. Bu bahaneyle okudum, yoksa daha senelerce dururdu. Ben gazetecinin, gazetecilik; tarihcinin; tarihçilik; hayvancilik ile uğraşanın hayvancilik yapmasi gerektiğini düşünüyorum. Mesela ben tarihçi
"Üç vakte kadar konuşmalı; hayattan, ölümden ve sonra... " Konuşmalı yıllardır sustuğumuz var olan, bizi kemiren bütün duygulardan. Çünkü:
" Söz yorgunuyuz hepimiz, Çağlardan çağlara berkittiğimiz sancılarla geldik yaşamın kıyısına,
Sükuta esir çığlıklarız hepimiz,
Zincire vurulmuş özgürler...
Kısılan seslerimizle bozguna
O kadar güçsüzüm ki sesim bile çıkmıyor
Saat üçtür belki dört uyusaydım ya keşke
Uyanmaktan korkmasam yüz yıl uyurum sanki
Ağaçlar, evler, kuşlar bile uykuda
Bir garip, bir tuhaf, bir huysuzum ki sorma.
Sana söyleyemediklerimi bak gaybına söylüyorum
İçinden konuşma!
Bu yeryüzü bu gökyüzü iyi güzel amenna
Her işte bir hayır var doğru bunları geçmeyelim
Ama bıktım artık şerden hayır damıtmaktan
Misal şimdi yan yana uyumak var
Uyumamakta hayır var da
Uyumakta ne mahsur var
Bir güzel olsak ya senle bu anlaşmamazlıklar niye
Secdelere küs alnımda bir kara bir kara
Kalksak gitsek ya şimdi
Belki Abant olur belki Porsuğun kenarı
Bayram namazından sonra
Ben anlatsam sen anlasan beraberce ağlasak
Ağlamak anlamaktır benimle ağlasana..