Maintenant III: Oscar Wilde Yaşıyor
1913 yılı, 23 Mart gecesiydi. Eğer o kış akşamı hâlet-i ruhiyemi anlatmak isteseydim derdim ki hayatımın en kayda değer anlarıydı. Hayatımın acayipliklerini sunmak istiyorum size, doğasını garipliklerimin; tiksinç doğamı, beni daima doğru bir yola sevk olmaktan alıkoysa da asla hiçbir şeye değişmeyeceğim doğamı: bazen dürüst kıldı beni, bazen
Bugün onu göremeyince 08.45 metrosuna binmedim. Akşama kadar döndüm durdum peronda. Dönüş saatimiz olan 18.15 metrosunu da bekledim ama onda da yoktu. Eve döndüm, okulu asmıştım. O gece sabaha kadar gözüme uyku girmedi. Keşke onunla tanışsaydım, hakkında azıcık bilgi edinebilseydim, çok pişmanım. Sabah erkenden kalktım ve yine metroya koştum, ama o yine yoktu. Ertesi gün sabah yine aynı saatte oradaydım ama yine yoktu, ertesi gün, ertesi... Tam ümidi kestiğim bir gün, başında ponponlu bir bere, parlak siyah eşofman takımı ve altında beyaz spor ayakkabısı ve ellerinde eldiven ile peronda metroyu beklerken gördüm onu. Dondum kaldım, buz kesti elim ayağım bir anda... Bu yüz ifadesi katiyen benzemiyordu onunkine. Postürü bile farklıydı. Ama oydu, evet evet kesinlikle oydu. Yavaşça yanına yanaşayım dedim ağlamaklı. Aynı koku... Tam o anda bir vınlamayla metro girdi durağa, 08.45 metrosuydu bu. Ben bir hamleyle her zaman olduğu gibi yine annemin dediğini yaptım, ellerimle gözlerimi kapattım ve çizginin karşısına geçtim tek bir adımla. Bitmek tükenmek bilmeyen kaybolmak fikriyle... Ama oydu, o. Rüzgâr, akmıyor gibi akan o ırmağın serinliğini yüzüme taşıdı her zaman olduğu gibi. Bulut kümeleri birbirini takip ederek geçti yine yukarıdan. Başımı bir kez daha göğe kaldırdım. Ama oydu, o. Çıt yoktu. S-e-s-s-i-z-l-i-k... Ve Tanrı bizi izliyordu.
Reklam
Çöp gibi bileklerine dalmış gitmişim. Öldü gibi geldi bir aralık... İrkilip dikildim. Savaşta... Gece vakitleri... Ön siperlerde olur, ya da düşman topraklarında haber almaya çıkarsın... Baktım hayır!.. Ölmemiş... Kaç kere böyle öldü sanmışımdır. Kaç kere öldü sandımsa, o kadar taze ölüm acısı çektim. Ama, sevdiğimiz insanın acı çekmesini seyretmek, ölüm acısından çok daha zor gelmiştir bana... Kıvranırken karnından vurulmuş adamlara benziyordu. Savaşta karnından vurulmuşları ben çok gördüm. Hep bundan korkmuşumdur. Ateşe tutulunca, kendimi yüzükoyun yere attım mı, toprağa bir daha minnet duyardım. Bugün bile toprağa yalnız toprak olduğu için saygım vardır.
Sayfa 175 - İthaki Yayınları, 4. Baskı, 2010, İkinci Bölüm, Kuvayı Milliyeciler, 1Kitabı okudu
İYİLİK ATEŞİ
İYİLİK ATEŞİ Değerli dostlarım; İnsanlar kendileri için hırsızlık yapmaktan çekinirler, adice davranışlardan kaçınmaya çalışırlar, sineği bile incitmekten çekinirler fakat üyesi oldukları partinin başarısı için, mensubu oldukları tarikatların çıkarları için, veya kendi düşünceleri uğruna ‘’ vatanın bekası’’ için yalan da söyler, dolandırıcılık da
O YUSUF BOYRAZ.
O YUSUF BOYRAZ. O BİR YAZAR. O BİR ROMAN KAHRAMANI. O BİR ÇOCUK. O KALDIRIMLARIN BETONUNU KIRIP BOY VERMİŞ BİR KALEM. Son söyleyeceğimi en baştan söyleyeyim: Ben onu, ninesi kadar olmasa da çok sevdim. Ben Yusuf’u bir kere gördüm. Bir kez telefonda konuştuk. Görüştüğümüzde “BENİM ADIM YUSUF” kitabını imzalamıştı bana. Kitaplardan bir kitap
Ben Ruhi Bey Nasılım ? Edip Cansever' in insana dair destansı şiiri. Toplam 6 bölümden oluşur. 1 gördün mü hiç suyun yanmasını tuzda gördüm ben bu yaşam boyu iniltiyi büyük bahçelerin küçük içinde saksılardan birinde
Reklam
419 öğeden 471 ile 419 arasındakiler gösteriliyor.