Kulu, kendi sever ve sevdirir, kula muhabbet ettirir. Bir de, kulu kendisi sever ve fakat kullarından o kuluna olan sevgisini saklar ve gizler, sevdiği o kulunu diğer kullarına sevdirmez. Bazan olur sevdiğini sevdirir, saydırır. Bazan olur kullarına dövdürür. O kul dövülürken (ALLAH!.. ALLAH!..) dedikçe: (Kulum beni zikrediyor, bana sığınıyor.) der. Hatta, has kullarından Hz. Zekeriya aleyhisselâmı testere ile biçtirmedi mi? Hz. Yahya aleyhisselâmı parçalattırmadı mı? Hz. Nuh aleyhisselâmmı dövdürmedi mi? Hz. İbrahim aleyhisselâmı ateşe attırmadı mı, Hz. Yusuf Aleyhisselâmı kuyuya attırmadı, pazarda köle diye sattırmadı mı? Hz. İsa aleyhisselâmı çarmıha germeğe kasdettirmedi mi? Hz. Meryem aleyhisselâma iftira ve bühtan ettirmedi mi? Hz. Musa aleyhisselâmı anasından ayırıp Nil nehrine saldırtmadı mı? Habib-i edibinin mübarek dişini kırdırtmadı mı? Hz. İmam-ı Hüseyin'i, yetmiş iki yaranı ile susuz şehit ettirmedi mi? Hz. Ebu Bekir'is-Sıddıyk'ı zehirle, Hz. Ömer-ül-Faruk'u ve Hz. Osman'ı hançerle, Hz. Hayder-i Kerrâr'ı yüz bin belâ ile müptelâ kılıp zehirli kılıçla şehid ettirmedi mi? Hz. İmam-ı Hasan'ı zehirle ve daha bir çok âşıkları ve sadıkları zincirle, kimisinin derisini yüzerek, kiminin pâk ve mâ'sum kellesini keserek, kimini ateşte, kimisi suda kendisine alıp vuslât vermedi mi? Muhabbet, işte bazan böyle zuhur ve tecelli eder.
Kaynaklarda bahsedilen diğer bir olay, Moğollar Şam'ı terk ettikten sonra, Rifailerin rahat ortam bulamadıkları ve birtakım baskılara maruz kaldıklarını göstermektedir. Buna göre, 9 Cemâziyelevvel 705 / 27 Kasım 1305 tarihinde Şeyh Salih er-Rifâî, Ablak Sarayı'nda saltanat naibinin huzurunda bir toplantıya katılmıştır. Toplantı Rifailere
Sayfa 112 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Birinci Bölüm, Şam ve Anadolu Dolaylarında 7./13. Yüzyılda Tasavvuf ve Muvelleh Dervişlik, MUVELLEH KAVRAMI VE TARİKATLAR, Rifâîlik, Moğollarla Yakın İlişkiler
Reklam
Gıybet, doğru olsa bile bir kimsenin arkasından duyduğu zaman üzüleceği şekilde konuşmaktır. Kişi eğer yalan söylerse iftira ve bühtan olur. Bir kimsenin noksanlığını ifşa etmek gıybettir. Soyunda, elbisesinde, hayvanında, evinde, işinde de olsa aynıdır. Şöyle ki: Bir kimsenin bedeni için söylenen, “Uzun boyludur, siyahtır”; soyu için söylenen,
Sayfa 126
Çıktım erik dalına anda yedim üzümü Bostan ıssı kakıyıp der ne yersin kozumu Ağrılık yaptı bana bühtan eyledim ona Gerçi de geldi aydır hani aldın kuzumu Kerpiç koydum kazana poyraz ile kaynattım Nedir diye sorana bandım verdim özünü
Sayfa 369
Avare Kuşlar
Düştüğüm günden beri saçlarının tor’una Nasıl yanarım bilsen bu sevdanın kor’una. Aslanpençesi yemiş, kalbim yaralı ceylan Gözlerin ki gönlümde kopardı bir heyelan. Sırrımı verdim sana, namustur dedim sakla Sevdama bühtan düştü, gel kanın ile akla.
yusuf'u kuyuy'attılar hem aldılar hem sattılar kurtlara bühtan ettiler mısır'ın sultanı geldi halil kabeyi yapınca islam dinine tapınca gökten muhammet kopunca nur aleme dolu geldi
Reklam
360 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.