Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bülent Ecevit demek ortanın solu demek, ortanın solu demek Ecevit demek.
TARİHLER VE OLAYLAR (1960-1975) 13 Ocak 1960: Atsız, Falih Rıfkı Atay'a yayın yolu ile hakaretten İstanbul Toplu Basın Mahkemesi'nde yargılanıyor. 27 Mayıs 1960: İhtilal. 38 subay ve general iktidara el koyuyor. İhtilal bildirisini, 27 Mayıs sabahı 04:36'da, 1944 sanıklarından Alparslan Türkeş okuyor. Cemal Gürsel Devlet Başkanı,
Reklam
kurulsa bir kez hakça bir düzen ne ezen kalır ne de ezilen
insan insanı yendi insan insana yenik satranç savaşında başabaş geldik
ama yine de çare biziz çare yine de insanda başka çare de yok başka insan da
Reklam
yıldızlı bir gecede göğe bakmıyalı kaç ay geçti anımsar mısın
Osmanlı Reformları Sömürüyü Artırmıştır Osmanlı çağının son dönemindeki yenileşme hareketlerine, reformlara bakacak olursak, bunlar, üretim ilişkilerini halk yararına yeniden düzenleyen devrimler değildi. Tersine, o dönemde yapılan reformların hemen hepsi, halkın ezilmesini, yoksullaşmasını, topraksızlaşmasını artırıcı, iç ve dış sömürüyü yoğunlaştırıcı nitelikte reformlardı. Osmanlı Devleti'nin son dönemindeki bu reformlarla, bu yenilik hareketleriyledir ki, Türkiye'de toprak ağalığı ve aracılık güçlenmiştir. İşadamlığı yapan azınlıkların gücü artmıştır ve yabancıların Türkiye'deki sömürü olanakları genişlemiştir.
Atatürk Halkçıydı
Atatürk'ün devrimci davranışlarının başında halkçılık gelir. Atatürk, halka inanmadan, halkın sevgisini ve güvenini kazanmadan, hiçbir devrim yapılamayacağını, hiçbir devrimin sürekli olamayacağını bilirdi. Atatürk, özellikle Türk halkının, kendi özlemlerini iyi teşhis edebilen, kendisine alçakgönüllülükle, sevgiyle, saygıyla yaklaşan devrimcilere, önderlere sahip çıkacağını; fakat kendisini anlamayanlara ve horgörenlere gönül kapılarını sımsıkı kapalı tutacağını bilirdi. Bunu, en iyi, Atatürk'ün kendisi anlatır. 30 Ağustos 1925'te,Atatürk, Kastamonu'da, şunları söylüyordu: Hakiki inkılapçılar onlardır ki, terakki ve teceddüt inkılabına sevk etmek istedikleri insanların ruh ve vicdanlarındaki temayülü hakikiye nüfuz etmesini bilirler. Bu münasebetle şunu da beyan edeyim ki, Türk milletinin son senelerde gösterdiği harikaların, yaptığı siyasi ve içtimai inkılapların sahibi hakikisi kendisidir ... Milletimizde bu istidat ve tekamül mevcut olmasaydı, onu yaratmaya hiçbir kuwet ve kudret kifayet etmezdi. Bu anlayış ve inanışta olduğu içindir ki, Atatürk, halkı kurtarmak için sarayı bırakıp, payitahtı bırakıp, Anadolu'ya gitmişti.Atatürk, kurtuluş hareketini başlatabilmek için, Saltanat'ın gölgesinden çıkıp halkın arasına girmişti. Atatürk, Kurtuluş Savaşı'ndan sonra da, devrimlere başlarken, savaş alanlarında kazanılmış üniformasını sırtından çıkarmıştı.
Demokrasi bir inanış meselesidir. Bir yaşama yoludur. Demokrasi,insanların kendi kendilerine saygı duyarak yaşatabildikleri bir rejimdir. Dağ başında dünyadan habersiz yaşayan, okuma yazması olmayan bir kimse bile, kendi kendine saygılı ise, özgür yaşamak istiyorsa, demokrasiyi yaşatabilecek bir vatandaş tipidir. Bir süre yanıltılabilir. Oyunu bir süre ters kullanabilir. Oyu üzerindeki ekonomik baskılara bir süre boyun eğebilir. Ama sonunda mutlaka demokrasiyi kendi yararına, halkın yararına işletmenin yolunu bulur.
Reklam
Mayıs 1998'de Çin'i ziyaret eden dönemin başbakan yardımcısı Bülent Ecevit, Sinjang'daki Müslümanların durumu ile ilgili Çinliler'in hassasiyetlerinin gözetilmesi gerektiği yönünde açıklamalar yapmıştır.
Sayfa 117 - Kaşgar YayıneviKitabı okudu
Bülent Ecevit'in demokratik solu diğer siyasal eğilimler­ den bağımsızlaştırma denemesi ve sağ partilerin tabanına hapsolmuş demokratik sol oylan alt yapı devrimi anlayışıy­la demokratik sola yöneltme eylemi 1980 öncesinde başarılı olmuştur. Böylesi bir anlayışın yaşadığımız dönemde de ba­ şarılı olmasını engelleyecek bir durum yok gibi görünmek­tedir. Özellikle 1980 sonrasında yaygın bir biçimde eleştir­ menin ötesinde Bülent Ecevit'in düşüncelerini anlama gere­ği duyulmamaktadır. Bülent Ecevit'in DSP'de somutlaşan si­ yasal doğrultusu ortanın solu döneminden önemli izler taşımaktadır.
Sayfa 42 - İletişim yayınları 2018Kitabı okudu
1982`den sonra " Tarikatlar serbest olmalıdır." diyen ilk siyasi şahsiyet Bülent Ecevit'tir. Laikliğe toz kondurmayan Ecevit,tarikatları Allah'a giden yollar olarak düşünmekte ve serbest olmalarında bu açıdan bir sakınca görmemektedir. Bazı akademisyenlerin de katıldığı bu görüş son olaylar vesilesiyle birçok kişi tarafindan da tekrar edildi. "Resmi ağız" olması sebebiyle bu son beyanatların en önemlisi Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Tansu Çiller'e aitir. O da tarikatların bin yıldan beri bizim toplumumuzla birlikte olduklarin ve belli fonksiyonları icra ettiklerini vurgulayarak bu yasakların yeniden ele alıması gerektiğine işaret etti ve Diyanet işleri Başkanlığı'nı dolaylı olarak tenkit etti.
Türkiye’nin en çok ezilen, sömürülen insanları köylülerdir. Onların ezilmesine, sömürülmesine seyirci kalınarak Türk solcusu olunamaz.
198 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 saatte okudu
Peri Gazozu
Bazı kitaplar bir çırpıda okunur ya, bu kitapta onlardan biriydi benim için. İşin doğrusu
Ercan Kesal
Ercan Kesal
'lı tv'deki dizilerden özellikle bugünlerde atv televizyonunda ki, Aldatma dizisinde ki Avukat rolünden izlemekteyiz. Bir gün istanbulda D&R da kitaplarını görünce popileritesini kullanıp kitap yazdığı ön yargısına varmıştım. Oysaki
Peri Gazozu
Peri GazozuErcan Kesal · İletişim Yayınevi · 20194,152 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.