Vakit ayırıp okuyun lütfen.
Çünkü herkesin ara sıra yoğun mutluluk anları vardır ama, sürekli olarak kişisel mutluluk peşinden koşmak, bir kepazelikten başka bir şey değildir. Böyle bir dünyada, bunca felâket, bunca yoksulluk, bunca haksızlık ortasında, ancak inekler kadar kafasız ve duyarsız olanlar –yani gerçekten insan sayılamayacak yaratıklar– kişisel açıdan mutlu olabilirler. “Bana ne dünyanın şurasında burasında, hattâ kendi ülkemde kanlı savaşlar varsa; benim evimde yok ya” derler böyleleri. “Bana ne Afrika’da çocuklar açlıktan ölüyorsa; benim çocuklarım açlıktan ölmüyor ya” derler böyleleri. “Bana ne ülkemin yoksulları oğullarını kızlarını okutamıyorsa; benim oğullarım, benim kızlarım en pahalı okullara gidiyorlar ya” der böyleleri. Ve dünyaya, hattâ en yakın çevrelerine kulaklarını tıkayarak, gözlerini kapatarak –o ne biçim bir mutluluksa– mutlu olurlar böyleleri. “Her koyun kendi bacağından asılır,”, “gemisini kurtaran kaptan”, “köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı de”, “bükemediğin eli öp”, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” gibi, iğrenç bulduğum bazı deyişleri, kendilerine hayat felsefesi yapmıştır bunlar. Başkalarını sokan yılanın günün birinde onları da sokabileceğini hiç düşünmezler bu geri zekâlı “bana ne”ciler.
Böyle bir dünyada, bunca felaket bunca yoksulluk, bunca haksızlık ortasında, ancak inekler kadar kafasız ve duyarsız olanlar yani gerçekten insan sayılamayacak yaratıklar kişisel açıdan mutlu olabilirler. Bana ne dünyanın bir yerindeki kanlı savaştan benim evimde yok, bana ne Afrika'daki çocukların açlıktan ölmesi benim çocuklarım aç değil ya derler. Ve dünyaya hatta en yakın çevresine kulaklarını tıkayarak gözlerini kapatırlar, mutlu olurlar.Her koyun kendi bacağından asılır, gemisini kurtaran kaptan, köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı de, bana dokunmayan yılan bin yaşasın gibi iğrenç bulduğum bazı deyişleri, kendilerine hayat felsefesi yapmıştir bunlar.
Reklam
Bananeciler
Çünkü herkesin ara sıra yoğun mutluluk anları vardır ama, sürekli olarak kişisel mutluluk peşinden koşmak, bir kepazelikten başka bir şey değildir. Böyle bir dünyada, bunca felâket, bunca yoksulluk, bunca haksızlık ortasında, ancak inekler kadar kafasız ve duyarsız olanlar –yani gerçekten insan sayılamayacak yaratıklar– kişisel açıdan mutlu olabilirler. “Bana ne dünyanın şurasında burasında, hattâ kendi ülkemde kanlı savaşlar varsa; benim evimde yok ya” derler böyleleri. “Bana ne Afrika’da çocuklar açlıktan ölüyorsa; benim çocuklarım açlıktan ölmüyor ya” derler böyleleri. “Bana ne ülkemin yoksulları oğullarını kızlarını okutamıyorsa; benim oğullarım, benim kızlarım en pahalı okullara gidiyorlar ya” der böyleleri. Ve dünyaya, hattâ en yakın çevrelerine kulaklarını tıkayarak, gözlerini kapatarak –o ne biçim bir mutluluksa– mutlu olurlar böyleleri. “Her koyun kendi bacağından asılır,”, “gemisini kurtaran kaptan”, “köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı de”, “bükemediğin eli öp”, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” gibi, iğrenç bulduğum bazı deyişleri, kendilerine hayat felsefesi yapmıştır bunlar. Başkalarını sokan yılanın günün birinde onları da sokabileceğini hiç düşünmezler bu geri zekâlı “bana ne”ciler.
Bana'necilere hitaben..
sürekli olarak kişisel mutluluk peşinden koşmak, bir kepazelikten başka bir şey değildir. Böyle bir dünyada, bunca felâket, bunca yoksulluk, bunca haksızlık ortasında, ancak inekler kadar kafasız ve duyarsız olanlar –yani gerçekten insan sayılamayacak yaratıklar– kişisel açıdan mutlu olabilirler. “Bana ne dünyanın şurasında burasında, hattâ kendi ülkemde kanlı savaşlar varsa; benim evimde yok ya” derler böyleleri. “Bana ne Afrika’da çocuklar açlıktan ölüyorsa; benim çocuklarım açlıktan ölmüyor ya” derler böyleleri. “Bana ne ülkemin yoksulları oğullarını kızlarını okutamıyorsa; benim oğullarım, benim kızlarım en pahalı okullara gidiyorlar ya” der böyleleri. Ve dünyaya, hattâ en yakın çevrelerine kulaklarını tıkayarak, gözlerini kapatarak –o ne biçim bir mutluluksa– mutlu olurlar böyleleri. “Her koyun kendi bacağından asılır,”, “gemisini kurtaran kaptan”, “köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı de”, “bükemediğin eli öp”, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” gibi, iğrenç bulduğum bazı deyişleri, kendilerine hayat felsefesi yapmıştır bunlar. Başkalarını sokan yılanın günün birinde onları da sokabileceğini hiç düşünmezler bu geri zekâlı “bana ne”ciler.
..kişisel mutluluk peşinden koşmak, bir kepazelikten başka bir şey değildir. Böyle bir dünyada, bunca felaket, bunca yoksulluk, bunca haksızlık ortasında, ancak inekler kadar kafasız ve duyarsız olanlar-yani gerçekten insan sayılamayacak yaratıklar- kişisel açıdan mutlu olabilirler. “Bana ne dünyanın şurasında burasında, hatta kendi ülkemde kanlı savaşlar varsa; benim evimde yok ya” derler böyleleri. “Bana ne Afrika’da çocuklar açlıktan ölüyorsa; benim çocuklarım açlıktan ölmüyor ya” derler böyleleri. “Bana ne ülkemin yoksulları oğullarını kızlarını okutamıyorsa; benim oğullarım, benim kızlarım en pahalı okullara gidiyorlar ya” der böyleleri. Ve dünyaya, hatta en yakın çevrelerine kulaklarını tıkayarak, gözlerini kapatarak -o ne biçim bir mutluluksa- mutlu olurlar böyleleri. “Her koyun kendi bacağından asılır”, “gemisini kurtaran kaptan”, “köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı de”, “bükemediğin eli öp”, “ bana dokunmayan yılan bin yaşasın” gibi, iğrenç bulduğum bazı deyişleri, kendilerine hayat felsefesi yapmıştır bunlar. Başkalarını sokan yılanın günün birinde onları da sokabileceğini hiç düşünmezler bu geri zekalı “bana ne”ciler.
Hayır, tavrımın yanlış anlaşılmasını istemem. Kayıtlara doğru geçmesi için ifade etmekten memnuniyet duyarım. Gazetelerin hakkımda söylediği tüm gerçeklere katılıyorum. Gerçeklere, dedim, değerlendirmelere değil. Ben yalnız kendi kârım için çalışırım... Kârımı da, ürettiğim malları, bunlara ihtiyaç duyan ve satın almaya gücü yeten kimselere
Plato Film Yayınları - Çeviren: Belkıs Çorakçı DişbudakKitabı okudu
Reklam
57 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.