"Kim bilir ne gibi sebeplerle tesadüf bizi birleştirdi. Sen beni sevdiğini söyledin, ben buna inandım. Ben de seni seviyordum... Hem nasıl seviyordum... Hislerimde bugün de bir değişiklik yok. Fakat niçin seviyordum, işte bunu bulamadım ve beni düşündüren, seninle olan hayatımızın devamından şüphe ettiren bu oldu. Seni niçin sevdiğimi bir türlü bilmiyordum. Huylarını, yaptığın işleri, beğenmiyordum demeyeyim, fakat anlamıyordum. Sen de benim birçok şeylerimi anlamadığını inkâr edemezsin. Böyle olduğu halde nasıl garip bir kuvvet bizi birbirimize bu kadar sağlam bağlamıştı? İlk andan itibaren tamamıyla başka dünyaların insanları olduğumuzu anladığım halde beni burada tutan ve seni gördüğüm zaman içimi sevinçle dolduran neydi? Acaba şu senin her zaman bahsettiğin ve her hareketinin kabahatini kendisine yüklediğin şeytan mı? Son günlerde ben de bundan korkmaya başladım. Şimdiye kadar daima, düşünüp doğru bulduğum şeyleri yapmaya alışmıştım... Bu sefer hiçbir doğru ve akıllıca tarafını bulamadığım bu hayata beni bağlayan kuvvetin, içimde saklı bir şeytan olması sahiden mümkündü."
Gece burada tek başına bir adam düşün, işte ya kitap okuyor yada bir şeyler düşünüp öylece oturuyor. Bazen düşüncelerini birine söylemek ister doğrumu yanlış mı diye ama kimsesi yoktur işte.
Sayfa 79
Reklam
Burada güzel bir tabir var: "Aldırma! Bu da geçer!" manasına olmak üzere "Boşver!" diyorlar. Canın sıkıldı mı sen de boşver! Herkese selam, sana hasret.
1960'lar neslinin, Aydınlanma'ya nazaran büyük yeniliği buradadır: Özerkliği ve özgürlüğün temeli olarak aklın yerini arzu alır — ki bu da bambaşka bir özgürleşme tasarısını getirir peşi sıra. Zevk kendi başına meşrudur. L Europe est-elle chretienne? (Avrupa Hıristiyan mı?, Sevil, 2019) adlı kıtabımda gösterdiğim gibi, sekülerleşmiş bile olsa Hıristiyan kültürüyle derin bir kopuş vardır burada. Foucault'nun yaptığı gibi, Hıristiyanlığın yalın fizyolojik ihtiyacın ötesinde “cinsellik” nesnesinin inşasına büyük ölçüde katkıda bulunmuş olduğu ileri sürülebilir elbette; fakat esas olan, psikanalizin çok katkıda bulunduğu, değerlerin altüst oluşudur: Cinsellik artık günah değildir, benliği üstlenmenin yoludur. Dönemin “slogan”larına bir göz atmak yeterli: “hiçbir kösteğe takılmadan tatmin olmak”, “arzularını gerçek say”, vb. Bireycilik bedene yansır (my body is my business / benim bedenim benim meselem) - sırası geldiğinde o da kendi başına bir değer haline gelir. Pekâlâ narsisist bir kültür söz konusudur.
Ölüme mi yenildim, yoksa hayata mı? Al sana on tonluk bir ahret sorusu Ahmet, bundan böyle mutluluğu tanrısından 70 cl'lik şişelerle alacak
çağdaş yenilgiler ansiklopedisi
"Benden başka kimse sana Rusça öğretmeyecek. Anlaşıldı mı?" "Tamamdır, kotik." Gözlerimi yumup başımı iki yana salladım. "Rus Pakhan'ına kedi yavrusu diyemezsin, Nina. Burada korumam gereken bir imajım var."
Reklam
Frodo başını eğdi. "Peki ne arzu ederdiniz?
"Olması gerekenin olmasını," diye cevapladı Hanım. "Elflerin ülkelerine ve eserlerine olan sevgileri, Deniz'in derinliklerinden bile derindir; hasretleri ölümsüzdür ve hiçbir zaman tam olarak teskin olmaz. Yine de Sauron'a teslim olmaktansa ellerindekini atmaya razıdırlar: Çünkü artık onu tanıyorlar. Lothlörien'in kaderinden değil, sadece kendi vazifenizden sorumlusunuz siz. Yine de, mümkün olsaydı Tek Yüzük'ün hiç yapılmamış veya sonsuza kadar kaybolmuş olmasını dilerdim." "Hem irfan sahibi, hem korkusuz, hem zarifsiniz Galadriel Hanım" dedi Frodo. "Eğer isterseniz Tek Yüzük'ü size veririm. Bu benim için fazla büyük bir mesele." Ani ve berrak bir kahkaha attı Galadriel. "Galadriel Hanım irfan sahibi olabilir," dedi, "yine de burada, nezaket konusunda kendi dengine rast geldi ilk karşılaşmamızda gönlünüzü sınamamın öcünü çok kibarca aldınız. Keskin bir gözle görüyorsunuz artık. Gönlümün, bana sunduğunuz şeyi çok fazla arzuladığını inkar etmiyorum. Çünkü uzun yıllar boyunca Ali Yüzük benim elime geçse ne yapardım diye düşünmüştüm ve işte! Yüzük avucuma düştü. Sauron ister kalsın ister yenilsin, çok uzun zaman önce tertip edilmiş olan şer çok değişik şekillerde işlemeye devam eder. Eğer yüzüğü konuğumdan zorla veya korkutarak alsaydım, bu tam da onun Yüzük'ünün tesirine yaraşacak soylu bir hareket olurdu, değil mi?
Hayata da ölüme de öylesine uzağım ki Yüreğim eski bir duvar gibi delik deşik Bir sevda mı onaracak şimdi onu Geçip gitmişken benden sevgililik?
Sayfa 39 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Ne mi oldu? Şimdi rüzgar bile beni yaralar Gökyüzü tırpanlar bedenimi gün be gün Ey alıklar! Dalkavuklar! Ve mecaz-ı mürsel Şiir yorgunluk atar burada ve bekler
Hayat bir okul değil mi? Hayır. Burada dersleri öğrenmek için bulunmuyor muyuz? Hayır. Öyleyse neden buradayız? Kim olduğunuzu hatırlamak ve yeniden yaratmak için. Gerçekten, kim olduğunuzu yaratmazsanız, olamazsınız.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.