Kalmak Türküsü Daha gidilecek yerlerimiz var Şu sohbetinizi dinler gideriz Coştukça şarkılar, türküler, sazlar Rakı mı şarap mı içer gideriz Geçse de umudun baharı yazı Gözlerde kalıyor yaşanmış izi Kimseler kınamaz burada bizi Ne varsa hesabı öder gideriz Söyleyecek sözü olan anlatsın İsterse içine yalan da katsın Yeter ki kendinden, bizden söz etsin Yalana doğruyu sezer gideriz
Sayfa 106Kitabı okudu
' Toprağı avuçlarımda eliyorum usulca Bir kum saati gibi akıyor ömrüm Tükenecek bir gün o kumlar da, ey doğa Tekrar doldurmak için kalacak mı gücüm? '
Sayfa 250 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Reklam
Ama Benim düşüncem sakattır...
Çocukta düşünce iki aşamada gelişir. ilki doğuştan gelen, arzu ve güdülere dayanan biyolojik faktörlerdir ve bu faktör içseldir. Doğduğumuz anda bizimledir. İkinci ve sonradan gelişen faktör dışsal olan ve mantğımız geliştikçe daha da gelişen sosyal faktörlerdir. Mantık sosyal beklenti, talep ve zorundalıkları idrak etmemizi ve biyolojimizi bununla uyumlu hale getirmemizi sağlar. Piaget Freud'a pek atıfta bulunmayı tercih etmese de aslında bilincin doğasına dair düşüncelerip psikanalizile son derece uyumludur. Hangisi daha önemlidir? Bu düalist tutumdan hangisinden yana olmalıyız? Sosyal faktörler mi yoksa içsel faktörler mi? Bu sorunun net bir yanıtı yoktur. Şunu söylemek gerekir ki bebeğin doğduğu ilk yıllarda içinde bulunduğu rüyasal gerçekli- ğin oluşturduğu biyolojik dünya onun tüm dünyasıdır, gerçek dünya diye adlandırdığımız dışsal dünya bu dünyaya zorla girer. Burada önemli olan hangisinin daha önemli olduğu değil, aralarında ne denli uzlaşabildikleridir. Sağlıklı olan iki düşünme biçiminin de birlikte, belli bir oranda uzlaşı içerisinde bulunabilmesidir. Dış dünyayı algılamanın tek yolu zihnimizdir. Bu nedenle de aslında içsel dünyamız ve dişsal dünya bir bakıma eşit ölçüde gerçektir ve önemlidir. Biri diğerine yeğlenemez. Ayrımı yapabilmek ve neyin gerçek neyin hayal ürünü olduğunu kestirebilmek sağlıklı bir zihnin önkoşuludur diyebiliriz. Herhangi bir düşünce şekline, gerçekliğe veya varoluşa diğerinden daha fazla önem vermek zihinsel açıdan sakattır.
Yedi Mum Serisi Tamamlanıyor!
Yedi Mum Serisi'ni bekleyenler burada mı? Güzel haberlerim var! Bildiğiniz üzere serinin üç kitabı sırayla basılmıştı kalan dört kitap bir anda basılacak. Hepsi birden geliyor! Ben de uzun, upuzun bir düzenleme sürecine girdim. 1 yılı aştı. Hatta bazı yerleri yeniden yazdım. Ve bitti. Editöre teslim ettim. :') Umarım onların da gözden geçirmesi, kapak, basım süreçleri de olabildiğince hızlı olur ve Yedi Mum serisi tamamen raflarda olur.
Ah! amcacığım ah! El oğlu hiç senin gözünün yaşına bakar mı.. Yarın yayınlamak için Tarsus ile ilgili gözlemlerim ve duygularım hakkında bir yazı hazırlıyorum da, Akşamüstü başıma gelen küçük bir şey anlatayım. Çarşıda çay içerken, elinde arapça yazılı bir kağıt olan bir amcaya denk geldim, zannedersem içinde adres var. Bir kere şu noktada
John Steinbeck 'e göre yalnızlık;
"İnsan geceleri burada böyle yalnız kaldı mı ya kitap okur ya da böyle şeyler düşünür. Düşünür ama yanında ona şu şöyledir, bu böyledir diyecek biri olmaz. Bir şey görür ama gerçekten gördü mü, doğru mu, yanlış mı, bilemez. Birine dönüp, sen de görüyor musun ahbap, diye soramaz ki. Soracak kimsesi yoktur ki. Ben neler görmüşümdür burada. Sarhoş da değilken üstelik. Uyuyor muydum, bilemem. Yanımda biri olsa bana uyuyordun der, o zaman sorun kalmaz. Ama şimdi emin olamıyorum."
Sayfa 76 - Sel yayıncılıkKitabı okuyor
Reklam
“Her halk ruh haline göre içinden ya büyük şahsiyetleri ya da değersiz insanları çıkarıp iktidara getirir. Halkın kendisinde değer diye bir şey var mıdır ya da yok mudur? Halkın zihni, iradesi, vicdanı gelişmekte midir yoksa çürüyüp zehirlenmekten midir? Hayatını sefil hatta utanılacak bir şekilde mi tüketmektedir? Burada hepimizin hayatı ve emeğinin niteliğine dair bir soru ortaya çıkmaktadır. Kendi ülkemizde biz ne yapıyoruz? Halkımızın kaderinde bizim rolümüz nedir?”
Sayfa 16 - Can KlasikKitabı okudu
'' Arazinin bir kısmında bir koruluk var , oraya dokunmayacağım ; neredeyse yarısı fındık ağacı ve ben de bütün gün fındık yiyebilirim. Bir kaç elma ağacı ekebilirim , böylece böylece birkaç yıl içinde fındıkların yanında yiyecek tatlı bir şeyim de olur. Başka bir tarafına da sebze ekmeyi düşünüyordum. '' Ah , Tanrım , '' dedi Lena. '' Sen de şu medeniyetten uzak yaşama sevdalılarından değilsin , değil mi? '' Cal sırıtt. '' Hayır. Sadece masabaşında çok vakit geçirdim , biraz da açık havada vakit geçirmek istiyorum. '' '' Tanrı'ya şükür. '' '' Medeniyetten uzak yaşama sevdalılarına burada sık mı rastlanır? '' ''Arada sırada. Toprağa dönme hevesleri , sonra da bunun için buranın en iyi yer olduğuna karar verirler. Sanırım kısmen öyle de. '' Başıyla ilerideki kahverengi omuzları çökmüş , üzerine bir sis örtüsü örtülmüş dağları işaret etti. '' Birçoğu küreğin doğru tarafını bile bulamaz. En fazla altı ay sonra buradaki işleri biter. ''
Vakit boşa geçmeyecek. Melekler madem ağzımızdan çıkan sözü kaydediyor, hayır kaydedecekler. Hayat bir medresedir ne Öğrenirseniz burada öğrenirsiniz bu medrese, aleyhinize şehadet etmeyecek. Her geçen lahza, ya zikirler, ya şükürle ya fikirle geçecek. Bunuda yapmadınız mı, ibretle bakacaksınız Kaynata… Gafil olmak yok. Kainatın kitabını gözlerimizle okuyacaz.
Bırak
bırak öpeyim dudaklarını,çünkü artık yalnızca ihbar tutanaklarında bir ad olan o hayalet gerçek olmaktan korkuyor. Ben ise buradayım bak ve biliyorum zaman ağır ağır tükeniyor:Birlikte bindiğimiz otobüslerin aldığı bütün o yollar biz üzerinden kayıp gittikten sonra,nasıl bize hiç mi hiç aldırmadan,yaz gecelerinde,yıldızların altında asfalt,taş ve sıcak dokunuş olarak kendileriyle dopdolu varolup uzanıyorsa huzurla,biz de,burada,daha vakit geçirmeden,birlikte uzanalım.Hayır canım,hiç vakit geçirmeden,ellerin güzel omuzlarını,ince ve kırılgan kollarını tuttukça sana ben yaklaştıkça,bütün otobüslerin ve bütün yolcuların aradığı o eşsiz zamana, bak ağır ağır ne mutlu ulaşıyoruz.Dudaklarımı kulağınla saçlarının arasındaki yarı saydam alana bastırdığımda,saçlarının elektriğinden ürken kuşlar bir anda,yüzüme ve alnıma sonbahar kokusuyla karıştığında,ve avucumun içinde kanat çırpan inatçı kuş gibi göğsün diklendiğinde,bak işte şimdi,o erişilmez zaman aramızda nasıl dopdolu,sapasağlam diriliyor,görüyorum gözlerinde. Şimdi işte,ne orada,ne başka bir yerde,ne hayal ettiğim ülkede,otobüslerle kör otel odalarında,ne de yalnızca kitap sayfalarında varolan bir gelecekteyiz. Şimdi,burada ikimiz,bu odada,telaşlı öpüşlerim ve iç çekişlerinle iki ucu açık zamanın içindeymiş gibi,birbirimizi tutmuş bir mucize görelim,diye bekliyoruz. Doluluk anı!Sarıl bana,zaman akmasın,haydi sarıl canım bana,mucize bitmesin!
Sayfa 160
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.