bırak öpeyim dudaklarını,çünkü artık yalnızca ihbar tutanaklarında bir ad olan o hayalet gerçek olmaktan korkuyor.
Ben ise buradayım bak ve biliyorum zaman ağır ağır tükeniyor:Birlikte bindiğimiz otobüslerin aldığı bütün o yollar biz üzerinden kayıp gittikten sonra,nasıl bize hiç mi hiç aldırmadan,yaz gecelerinde,yıldızların altında asfalt,taş ve sıcak dokunuş olarak kendileriyle dopdolu varolup uzanıyorsa huzurla,biz de,burada,daha vakit geçirmeden,birlikte uzanalım.Hayır canım,hiç vakit geçirmeden,ellerin güzel omuzlarını,ince ve kırılgan kollarını tuttukça sana ben yaklaştıkça,bütün otobüslerin ve bütün yolcuların aradığı o eşsiz zamana, bak ağır ağır ne mutlu ulaşıyoruz.Dudaklarımı kulağınla saçlarının arasındaki yarı saydam alana bastırdığımda,saçlarının elektriğinden ürken kuşlar bir anda,yüzüme ve alnıma sonbahar kokusuyla karıştığında,ve avucumun içinde kanat çırpan inatçı kuş gibi göğsün diklendiğinde,bak işte şimdi,o erişilmez zaman aramızda nasıl dopdolu,sapasağlam diriliyor,görüyorum gözlerinde. Şimdi işte,ne orada,ne başka bir yerde,ne hayal ettiğim ülkede,otobüslerle kör otel odalarında,ne de yalnızca kitap sayfalarında varolan bir gelecekteyiz. Şimdi,burada ikimiz,bu odada,telaşlı öpüşlerim ve iç çekişlerinle iki ucu açık zamanın içindeymiş gibi,birbirimizi tutmuş bir mucize görelim,diye bekliyoruz. Doluluk anı!Sarıl bana,zaman akmasın,haydi sarıl canım bana,mucize bitmesin!