1960'lar neslinin, Aydınlanma'ya nazaran büyük yeniliği buradadır: Özerkliği ve özgürlüğün temeli olarak aklın yerini arzu alır — ki bu da bambaşka bir özgürleşme tasarısını getirir peşi sıra. Zevk kendi başına meşrudur. L Europe est-elle chretienne? (Avrupa Hıristiyan mı?, Sevil, 2019) adlı kıtabımda gösterdiğim gibi, sekülerleşmiş bile olsa Hıristiyan kültürüyle derin bir kopuş vardır burada. Foucault'nun yaptığı gibi, Hıristiyanlığın yalın fizyolojik ihtiyacın ötesinde “cinsellik” nesnesinin inşasına büyük ölçüde katkıda bulunmuş olduğu ileri sürülebilir elbette; fakat esas olan, psikanalizin çok katkıda bulunduğu, değerlerin altüst oluşudur: Cinsellik artık günah değildir, benliği üstlenmenin yoludur. Dönemin “slogan”larına bir göz atmak yeterli: “hiçbir kösteğe takılmadan tatmin olmak”, “arzularını gerçek say”, vb. Bireycilik bedene yansır (my body is my business / benim bedenim benim meselem) - sırası geldiğinde o da kendi başına bir değer haline gelir. Pekâlâ narsisist bir kültür söz konusudur.
"Benden başka kimse sana Rusça öğretmeyecek. Anlaşıldı mı?"
"Tamamdır, kotik." Gözlerimi yumup başımı iki yana salladım. "Rus Pakhan'ına kedi yavrusu diyemezsin, Nina. Burada korumam gereken bir imajım var."
"Olması gerekenin olmasını," diye cevapladı Hanım. "Elflerin ülkelerine ve eserlerine olan sevgileri, Deniz'in derinliklerinden bile derindir; hasretleri ölümsüzdür ve hiçbir zaman tam olarak teskin olmaz. Yine de Sauron'a teslim olmaktansa ellerindekini atmaya razıdırlar: Çünkü artık onu tanıyorlar. Lothlörien'in kaderinden değil, sadece kendi vazifenizden sorumlusunuz siz. Yine de, mümkün olsaydı Tek Yüzük'ün hiç yapılmamış veya sonsuza kadar kaybolmuş olmasını dilerdim."
"Hem irfan sahibi, hem korkusuz, hem zarifsiniz Galadriel Hanım" dedi Frodo. "Eğer isterseniz Tek Yüzük'ü size veririm. Bu benim için fazla büyük bir mesele."
Ani ve berrak bir kahkaha attı Galadriel. "Galadriel Hanım irfan sahibi olabilir," dedi, "yine de burada, nezaket konusunda kendi dengine rast geldi ilk karşılaşmamızda gönlünüzü sınamamın öcünü çok kibarca aldınız. Keskin bir gözle görüyorsunuz artık. Gönlümün, bana sunduğunuz şeyi çok fazla arzuladığını inkar etmiyorum. Çünkü uzun yıllar boyunca Ali Yüzük benim elime geçse ne yapardım diye düşünmüştüm ve işte! Yüzük avucuma düştü. Sauron ister kalsın ister yenilsin, çok uzun zaman önce tertip edilmiş olan şer çok değişik şekillerde işlemeye devam eder. Eğer yüzüğü konuğumdan zorla veya korkutarak alsaydım, bu tam da onun Yüzük'ünün tesirine yaraşacak soylu bir hareket olurdu, değil mi?
Hayatımın aşkı, bir tanem;
Senden haber alamadığım günler, geceleri öyle uzun ki...
En bedbin anlarda artık beni sevmediğini, yüreğinin benden vazgeçtiğini düşünerek bir kez daha uyanmamayı diliyorum. Sonra hatıralarımız düşüyor aklıma ve bunun mümkün olamayacağını anlıyorum. Sen ki en müşkül durumlarda bile vazgeçmezsin aşkından, nasıl şüphe
Ne mi oldu? Şimdi rüzgar bile beni yaralar
Gökyüzü tırpanlar bedenimi gün be gün
Ey alıklar! Dalkavuklar! Ve mecaz-ı mürsel
Şiir yorgunluk atar burada ve bekler