Kitapların içinde büyüler, cinler, efsunlar yaşardı. Bütün büyüler ve efsunlar gizli kitaplara bakılarak yapılmaz mıydı? Büyücüler sırlarını, kitapların sayfalarına kimi zaman şifreli yazılarla, karanlık işaretlerle, bir gün mührünü çözecek olan birini bekleyen özel ve gizli bir dille yazmazlar mıydı? Hem yalnızca konusu cinler, büyüler, efsunlar olan kitaplar değil, her kitap kendi içinde bir büyünün gizini, tılsımını barındırmaz mıydı? Akhbar'ı korkutan da buydu. Bir kitabın kapağı, ona hep tekinsiz bir dünyanın kapısı gibi gelir, o kapıdan bir kez girdikten sonra bir daha dönememekten korkardı. Kelimelerin çölünde kaybolmaktan korkuyordu. Hayatı boyunca kelimelerden korkmuştu. Kelimeler ona içinin tehlikeli bir yer olduğunu söylüyor, bu yüzden mümkün olduğunca kelimeler olmadan düşünmeye çalışıyordu. Kelimeler, içiyle dünya arasında engeldi. Dünyayı kelimelerle tarif etmeye kalktığında da dünya büsbütün ürkünçleşiyordu.
...