Abdullah İbn Amr İbn Âs radıyallahu anhumâ
demiştir ki: Peygamber Efendimiz sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“ Kebair ( büyük günahlar) şunlardır: Allah’a
ortak koşmak, ana babaya isyan etmek,
(haksız yere) adam öldürmek ve yalan yere
yemin etmektir.” [Buhari, Eyman 16, Diyât 2]
Sela okundu. Ben burada yaşarken dört kadar imam teselsül etti. Şimdiki, hepsinden az daha bilgili olmakla beraber, hepsi de vasat bir "diyanet personeli" eğitiminden geçmiş kişilerdi. Ezanları tat vermez, ama ezandır ya, hürmeten dinleyip mukabele edersiniz. Selalarına gelince, hemen hemen hepsi ürkütücüdür. Bildiğimiz dilkeşhaveranın,
Ebu Musa şöyle demiştir: “Allah kime bir ilim öğretmişse onu insanlara öğretsin. Ama sakın hakkında ilim sahibi olmadığı bir hususta konuşmasın. Sonra (bilmediğini biliyormuş görünerek )kendilerini yük altına sokanlardan olur ya da dinden sıyrılıp çıkar.”
"Eğer size yasaklanan günahların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir yere koyarız."
(Nisa Suresi 4: 31)
Allah buyuruyor ki: Ey insanlar, eğer elinizden geliyorsa, o en ağır, en berbat, en büyük günahlardan (kebair) uzak durun, kaçınmaya çalışın.
Kebair "kebira" kelimesinin çoğuludur. Kur'an'da adam öldürme, Allah'a küfretme gibi büyük günahlar için kul lanılır. Normalde büyük günahlar bunlardır, fakat burada Allah "kebair" diye bildiğimiz günahları söylemeden evvel hangi büyük günaha vurgu yapıyor dersiniz? Ticari meseleler ve cinayete. Demek ki, birbirimizle olan münasebetlerimiz Allah katında çok önemli. Diyor ki, "Eğer sizi sakındırdığım büyük günahlardan kaçınabilirseniz, O da sizin diğer günahlarınızı örter, saklar."
Bakın, hepimiz insanız... Bir gün gelir namaz için geç uyanırsınız, başınıza gelecektir bu. Gün gelir sinirlenirsiniz, ağzınızdan söylememeniz gereken sözler çıkar... Eninde sonunda biriyle atışır kavga edersiniz; bunlar da olacaktır. Diliniz sürçer, biri hakkında arkasından uygunsuz şeyler söylersiniz. Bir gün olur, yüzde yüz dürüst olamaz, yalan söyleyiverirsiniz. İnsanız ve hatalar yapıyoruz. Hepimizin düşebildiği bu kusurlara, günahlara seyyiât deniyor. Hiçbirimiz melek değiliz, bu nedenle kusurlarımız oluyor, olacaktır da. Allah buyuruyor ki, eğer hayırlı bir ömür sürüp büyük günahlar hususunda da dikkatli davranabilirseniz, size küçükleri hususunda yardım edeceğim.
Ebu'd Derdâ (radıyallahu anh)'tan rivâyet edildiğine göre Rasulullah şöyle buyurmuştur: "Kul bir şeye lanet okudu mu lanet göğe yükselir ve gök kapıları onun önünde kapanır. Sonra lanet yere iner sağa sola yönelir. Gidecek bir yer bulamazsa lanetlenen sahibine döner. Laneti hak ediyorsa böyle olur. Hak etmiyorsa lanet okuyanına döner." Bunu Ebû Dâvûd ceyyid bir senedle rivâyet etmiştir. Hadisin Ahmed'in hasen bir senedle İbn Mes'ûd'dan rivâyet ettiği bir şahidi vardır. Bunu Ebû Dâvûd ve başkaları İbn Abbas'tan da rivâyet etmiştir. Râvileri sika kimselerdir. Ancak mürsel olmakla illetlendirilmiştir.
Bu zamanda tahribat ve menfî cereyan dehşetlendiği için, takva bu tahribata karşı en büyük esastır. Farzlarını yapan, kebireleri işlemeyen, kurtulur.
Kebair: Büyük Günahlar
Nikâh yolunu kapamağa, fuhuşhane yolunu genişlettirmeğe çalışarak; çokların nefislerini birden esir edip, kalb ve ruhlarını kebair( büyük günahlar) ile yaralıyorlar, o kalblerden bir kısmını öldürüyorlar.
İman ve Küfür Müvazeneleri - 213
Yine el-Buhârî ile Müslim'in Usáme b. Zeyd'den rivayet ettiğine göre o şöyle demiştir: "Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bizi Cüheyne'ye ait el-Hurukat bölgesine gönderdi. Biz de sabahleyin sularının başında onlara baskın yaptık. Ensar'dan bir adamla birlikte ben onlardan bir adama yetiştim. Etrafını sardığımızda ‘La ilahe illallah’ dedi, Ensar bunun üzerine ondan elini çekti. Ama ben ona mızrağımı sapladım ve onu öldürdüm. Döndüğümüzde bu Rasulullah (sal lallahu aleyhi ve sellem)'in kulağına gitti. Bunun üzerine 'Ey Usâme! La ilahe illallah dedikten sonra onu öldürdün mü? buyurdu. 'Ey Allah'ın Resûlü! Bunu ancak canını kurtarmak için söyledi.' dedim. Yine 'La ilahe illallah dedikten sonra onu öldürdün mü?' buyurdu ve bunu tekrar edip durdu. Öyle ki o günden önce İslâm'a girmemiş olmayı temenni ettim."