Zamanı anlatabilir miyiz şöyledir ya da böyledir diye , salt onu , yani kendisini ? Kesinlikle hayır ; boşuna bir çaba olur bu ve ortaya şöyle bir öykü çıkar " Zaman ilerler , geçer ve su gibi akıp gider . " Ve bu öykü aynı minval üzere sürer de sürer . Aklı başında hiç kimse buna bir şeyi anlatmak diyemez . Bu , bir kuş beyinlinin bir notaya ya da bir akora saatlerce basıp buna müzik demesine benzer çünkü bir öykü zamanı doldurduğu için müzik gibidir , onu çok hoş bir biçimde doldurur , süreçlere böler ve böylece bir şeylerin oluşmasını sağlar .
Bu halıda gördüğün, ebedi bahardır, Güneşin kızgın aleviyle kavrulmamıştır Güzün yaman fırtınaları, Kara kışın soğuğu vurmamıştır daha. Çiçekler açar, neşeyle. Şu gördüğün kenar süsü, bahçe duvarıdır aslında, Yeşili koruyan. Büyülü bir yer burası, yeniden doğuşa sığınak olan. İsimsiz Bir Sufi Ozan
Reklam
"...Ne önemi var ki kudretli babacığım, görünümü nasıl olursa olsun, şu bir hakikat ki, büyülü bir varlıktı o kız."
Sayfa 23
Yine 17. yüzyılın ikinci yarısında Fransız elçiliği sekreterliği yapan ve ciddi bir Osmanlı gözlemcisi olan François Petis de la Croix, padişahın haremi ve kadınlarıyla ilişkileri konusunda daha önce anlatılanların tam bir hayal mahsulü olduğunu şu ifadelerle belirtiyor: “Bu yazarların haremi, kendi gözleriyle görmüş gibi aktardıkları çeşitli aşk sahneleri ve çapkınlık hikâyelerinin geçtiği bir sahne olarak göstermek istedikleri anlaşılıyor. Her şeyi kendi ülkelerinin beğenisine göre sunmak için yapıyorlar. Orada aşk, tatmin edilmek için doğanın kölesinden başka bir şey değil, oysa bizim beğenimiz bu değil.” Petis de la Croix, kendisine bilgi veren bir Osmanlı’nın ağzından konuşarak şu ifadelerle de Harem’in gerçek yönüne de ışık tutar: “Kardeşim, Osmanlı imparatorlarının sarayı konusundaki me-rakını herkesten kolay giderebilirim, çünkü yirmi yıldan fazla bir süredir bu sarayın içine kapalı kalmış biri olarak güzelliklerini, yaşam tarzını, disiplinini gözlemleme zamanım oldu. Çeşitli yabancı gezginlerin, bir kısmı dilimize de çevrilmiş olan fantastik tasvirine inanılacak olursa, sarayın büyülü bir yer olmadığını hayal etme-mek güçtür. Fakat sarayın asıl güzelliği, içinde gözlenen düzende ve burada yaşayan güçlü kişilerin hizmetine bakacak olanların eğitiminde yatar.”
Yaşanmamış hatıralar bilirim Büyülü sonbahar akşamlarında Bulutlar üstünde su kenarında Yalnız hayal edilen hatıralar İşte; en ürpertici nağmelerle Bizim şarkımızı söyleyen rüzgâr Sen dudağında gülümsemelerle Ben gözyaşlarımla, bu âlemdeyim Fakat yine biz bize, başbaşayız Duymasan düşünmesen de; unutma Bir daha bu ânı yaşayamayız
Sayfa 35
Demek istediğim şu ki efsanevi mükemmel kadın olarak düşündü­ğün o 'büyülü özgür ruh' var ya; o da kendi sorunlarıyla boğuşuyor.
Sayfa 273Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.