Kitaba başladığım anda gözümde Tarantino'nun Nefret Sekizlisi filmi canlandı, sanki hikaye filmin giriş sahnesini anlatıyordu, bölüm bölüm yine o filmden sahneler izler gibi oldum, Naass'ın Unga'yı kaçırmak için mücadele ettiği bölümse, C. Chaplin'in Altına Hücum filminden sahnelerle doluydu adeta, özellikle ayakkabıları kaynatıp yedikleri kısım. Sanırım iki yönetmen de J.London'un bu eserinden etkilenmiş ve ona filmlerinde atıf yapmışlar, kısa bir öykü olmasına rağmen insanı içine çeken ve sürükleyici bir eser,London üslubuyla Amerikan yazarlarından net bir şekilde ayrılıyor.