Diğer sayfalarda "Ucuz Hayat", "Otomobil Acentalığı", "Parlamento' da Yeni Bir Keşif", "Bizim Sokaktaki Fener" başlıklı mizah yazılarıyla aynı türden duyurulara yer verildi. Ayrıca Mim Uykusuz'un yazılarla ilgili karikatürleri uygun aralara yerleştirildi. Bu sayıya bir dava daha açıldı. Markopaşa'nın
..teslimiyet sembolü Hz.Hatice.. İşte şimdi ölüm döşeğindeydi. Pırıl pırıl yüzündeki gülümseme,
"Ben sana yalnızca maddi servetimi verebildim, ama sen bana sonsuzluk servetini" diyor ve devam ediyordu:
"Mahremim, canım, cananım, efendim!.. Seni ben nimete erişmeden, daha Allah'ın elçisi olmadığın zaman sevdim. Gözümde nurum, gönlümde sürurum idin. Bilsen ki dünyamı nurunla aydınlattığın her bir saniyeden bir asır kadar huzur duydum. Seninle geçen çeyrek yüzyıla şükürler olsun... Acını acım bildiğime, emeğini emeğime, terimi terine kattığıma şükürler olsun. Benden sonra sakın üzülme. Ben Kâsım'ımıza, Abdullah'ımıza, Tahir'imize gidiyorum. Onlara seni anlatacağım. İşte şu kızların Rukiyye, Zeyneb, Ümmügülsüm ve Fâtıma!.. Sonra oğullarımız Zeyd ile Ali... Sana beni hatırlatacaklar."
“Mahremim, canım, cananım, efendim!..
Seni ben nimete erişmeden, daha Allah'ın elçisi olmadığın zaman sevdim.
Gözümde nurum, gönlümde sürurum idin.
Bilesin ki dünyamı nurunla aydınlattığın her bir saniyeden bir asır kadar huzur duydum.Seninle geçen çeyrek yüzyıla şükürler olsun ...
Acını acım bildiğime, emeğini em eğime, terimi terine kattığıma şükürler olsun.
Benden sonra sakın üzülme.
Ben Kasım'ımıza, Abdullah'ımıza, Tahir'imize gidiyorum.
Onlara seni anlatacağım.
İşte şu kızların Rukayye, Zeyneb, Ümmü gülsüm ve Fatıma!..
Sonra oğullanmız Zeyd ile Ali...
Sana beni hatırlatacaklar."
Tüm tekrarların sebebi Cüneyt Abi'nin hatalarıydı. Yemin ederim ki öyleydi. Ben görevimi en iyi şekilde yapıyordum. Evdeki gibi düşüp düşüp ölüyordum. Öyle güzel ölüyordum ki... “Caaaannn, Caaannn... Ne oldu sana?” “Vurdular, Mücahit!
1887, SELANİK O gün, Mustafa'nın babası Ali Rıza Bey çok sevdiği karısına ilk kez sesini yükseltti. "Zübeyde, Zübeyde! Mahalle mektebine göndermeyelim Mustafa'yı. Verelim çağdaş bir okula, zihni açılsın, ilim fen öğrensin.' Okuma yazma bildiğinden mahallede "molla" diye de anılan ve benim de tanıdığım zaman annem kadar seveceğim
"Mahremim, canım, cananım, efendim!.. Seni ben nimete erişmeden, daha Allah'ın elçisi olmadığın zaman sevdim. Gözümde nurum, gönlümde sürurum idin. Bilesin ki dünya mı nurunla aydınlattığın her bir saniyeden bir asır kadar huzur duydum. Seninle geçen çeyrek yüzyıla şükürler olsun...Acını acım bildiğime, emeğini emeğime, terimi terine kattığına şükürler olsun. Benden sonra sakin üzülme. Ben Kâsım'ımıza, Abdullah'ımıza, Tahir'imize gidiyorum. Onlara seni anlatacağım. Işte şu kızların Rukayye, Zeyneb,Ümmügülsüm ve Fâtıma!... Sonra oğullarımız Zeyd ile Ali... Sana beni hatırlatacaklar."