152 syf.
·
Not rated
İngiliz yazar George Orwell (1903-1950), ülkemizde daha çok Bindokuzyüzseksendört adlı kitabıyla tanınır. Hayvan Çiftliği, onun çağdaş klasikler arasına girmiş ikinci ünlü yapıtıdır. 1940'lardaki 'reel sosyalizm'in eleştirisi olan bu roman, dünya edebiyatında 'yergi' türünün başyapıtlarından biridir. Hayvan Çiftliği'nin kişileri hayvanlardır. Bir çiftlikte yaşayan hayvanlar, kendilerini sömüren insanlara başkaldırıp çiftliğin yönetimini ele geçirirler. Amaçları daha eşitlikçi bir topluluk oluşturmaktır. Aralarında en akıllı olanlar domuzlar; kısa sürede önder bir takım oluştururlar, devrimi de onlar yolundan saptırırlar. Ne yazık ki insanlardan daha baskıcı, daha acımasız bir diktatörlük kurulmuştur artık. George Orwell, bu romanında tarihsel bir gerçeği eleştirmektedir. Romandaki önder domuzun, düpedüz Stalin'i simgelediği açıkça görülecektir. Öbür kişiler bire bir belli olmasalar da, bir diktatörlük ortamındna olabilecek kişilerdir. Romanın alt başlığı Bir Peri Masalı'dır. Küçükleri eğlendirecek bir peri masalı değildir; ama roman, bir masal anlatımıyla yazılmıştır.
Hayvan Çiftliği
Hayvan ÇiftliğiGeorge Orwell · Can Yayınları · 2020246.6k okunma
Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nden Seçmeler I. Milli Eğitim Bakanlığı'nın 1000 Temel Eser dizisinden çıkmış, 1971'de İstanbul'da Millî Eğitim Basımevi'nde basılmıştır. Evliya Çelebi Seyahatnâmesi'nden seçilmiş ve bugünün Türkçesine çevrilmiş parçalardan meydana gelen bir eserdir; bu ciltteki seçmeler 308 sayfadır.
Reklam
Müslümanlaşmış yabancı dil...
Yabancılar yerliler üzerinden de konuşuyordu artık. Hem de (gerçek) İslâm ve (evrensel) hakikat adına, İslâm'a ve hakikata mal edilerek... Yabancı mallar ne zaman yerli üretim olmuş, ecnebi metaı hangi yolla Müslümanlaştırılmıştı?! (İslâmcılığın, çağdaş İslâm düşüncesinin söylemindeki bu yerlileşmiş/Müslümanlaşmış yabancı dil ve kaynağı itibariyle oryantalistik tasvirler fevkalâde önemli bir bahistir. Yaygın ve sâri bir edebiyat...)
Sayfa 28 - Özel Sayı 26, ORYANTALİZM, Ketebe Kitap ve Dergi Yayıncılığı, Derin Tarih, Tarih Okuyan Şaşırmaz, Genel Yayın Yönetmeni Taha Kılınç, Turkuvaz Dağıtım Pazarlama Albayrak MedyaKitabı okuyor
Bilgi güç demektir. Bu yüzden de yazı, çok daha uzak ülkelere ve çok daha eski zamanlara ait çok daha fazla bilgiyi çok daha sağlıklı ve çok daha ayrıntılı bir biçimde aktarma olanağı verdiği için çağdaş toplumlara güç kazandırır.
Bu psikiyatristlerden C. G. Jung, 6 Haziran 1961 tarihinde 86 yaşında yaşamını yitirdiğinde, Zürih yakınlarında küçük bir kasabada görev yapan rahip Werner Mayer, onun ardından şunları söylüyordu: "Jung, çağdaş rasyonalizme karşı çıkan, nefsine yeniden sahip çıkması için insana cesaret veren bir zamane peygamberiydi..."
Sayfa 33 - Kaknüs YayınlarıKitabı okuyor
Fakat üstat Mevdûdî, yabancı sömürgecilere karşı tepki niteliğindeki tebliğini çok kapsamlı bilimsel esaslara ve çok sağlam siyasal temeller üzerine oturtmuştur. Üstad Mevdûdî'nin yazıları ve araştırmaları daha çok Batı medeniyetinin tabiatını ve hayat felsefesini öğrenmeye ve yakın tarihte eşine çok nadir rastlanılacak bir şekilde Batı medeniyetinin bilimsel analitik tahlillerini ortaya koymaya yöneliktir. Aynı şekilde üstat Mevdûdî, İslam'ı, İslam'ın hayat sistemini, İslam medeniyetinin şartlarını ve hükümlerini, toplum ve hayat şekillerini, beşeriyet gemisinin yönetimini ve insanlığın gidişatını çağdaş uzun zamandan beri İslami neslin ruhuna uygun, modern bir dille ve sağlam bilimsel bir üslupla ele almıştır.
Reklam
Nesneye indirgenmiş, papağan gibi her tarafı boyanmış, estetik ameliyatlarla aslından kopmuş, bedeninin en kutsal yerleri kasap dükkânındaki etler gibi sergilenen, cüretkâr mini eteğiyle mahremiyetinin son sınırlarına kadar açılıp saçılan, seks objesi, "modern/çağdaş" kadın, aslında bir insanlık trajedisidir.
Sayfa 24 - Kaknüs YayınlarıKitabı okuyor
Soba, ocakların üstü kapatılıp pişirme sistemleri geliştirilirken, daha çok Güney Avrupa'da su ısıtma ve yıkanma suyunun ısıtılması sorununu çözmek için üretildi. Latin dillerinde (İtalyanca "stufa", Fransızca "etuve ", ispanyolca "estufa") olduğu gibi onlardan etkilenen Eski İngilizcede de "stuba" ısırılan oda, buhar odası anlamlarına geliyordu, bugünkü anlamını (stove) 1600'lerden itibaren kazandı. Germen ve Baltık dilleri de aynı gelişimi izlerler ve "soba" biçimi Balkan ve özellikle Macarca türevlerde görülür. Macarcada bugün doğrudan oda anlamına gelen "soba" sözcüğü, Bulgarca, Romence, çağdaş Yunanca ve Türkçede ortaktır.
Sayfa 138
Sevgili Gençler! İstiklal Savaşı, dünyadaki en meşru, en ahlaklı, en haklı, en kutsal savaşlardan biridir. Emperyalizmi ve yamaklarını dize getiren, bir enkazdan yepyeni, çağdaş bir devlet kurmayı başaran atalarınızla gurur duyun, şehit ve gazi atalarınızın onurunu yalancılara çiğnetmeyin.
Bazı Dâhiler Sıradan Görünür Nobel Edebiyat Ödülü'nü almak için Stockholm'e gelen William Faulkner, yazardan çok banka memuruna benziyormuş. "Kravatlı, ufak tefek, sıradan biri" diye tanımladı Lagerkrantz. Oysa Faulkner'in romanlarını bilenler, onun iç fırtınalarının ve sıradanlıkla hiç ilgisi olmayan olağanüstü yaratısının tanığıdır. Marquez "Bir yazar için Faulkner okumak, hızla gelen bir trenin önüne yatmak gibidir." der. " Etkisinden kurtulamazsınız." İnsanlardan uzak yaşayan, günlerce süren içki krizlerinde evinin üst katına kapanıp hiç çıkmayan ve aydınlarla, sanatçılarla görüşmeyen, gazetecileri kabul etmeyen Faulkner, çiftçi arkadaşlarıyla at sürerken, biri çiğnediği tütünü tükürmüş ve demiş ki "Gazetede okudum. Sana uzak bir ülkede ödül mü ne vermişler. " Faulkner, Nobel kazandığını böyle öğrenmiş ama hiç ilgilenmemiş. Törene de gitmeyeceğini bildirmiş. Büyük ısrar sonucunda Stockholm' e gitmeyi kabul ettiğinde ise gerekçesi basit "Kızım İsveç'i görmek istedi. Yoksa Nobel'den bana ne!" Faulkner atından düşüp ölene kadar kır evinde, köylü dostlarıyla birlikte yaşadı. Yüzyılın en büyük romanlarını yazdı ve bir banka memuru sıradanlığında görülen adam, günümüzün Shakespeare'i olarak çağdaş trajedimizi yarattı. Ortalama insan kalıbına hapsedilmiş bir dahinin hikayesidi bu.
Reklam
Çetin Altan’dan bir yeni yıl merhabası. Sabah'taki Şeytanın Gör Dediği köşesinde, bugün, Avrupa vatandaşlığının bize neden kapalı olduğunu soruyor. - Sözde, diyor, 1839 Tanzimatıyla biz de Batılılaşacaktık. 1993'ün ilk gününde yürürlüğe giren Avrupa Ortak Pazarına burnumuzu bile sokamadık. Ne oldu bizim çağdaş uygarlık düzeyini yakalama nutuklarımız. Daha sonra da bunun neden böyle olduğunu şöyle açıklıyor : - Semih Sancar önemli bir paşaydı. Cevdet Sunay da öyle, hatta Faik Türün de... Buna karşılık Salâh Birsel değeri dört dörtlük çağdaş bir yaratıcı entelektüeldi... Kimse böyle bir karşılaştırmayı aklından bile geçirmedi... Oysa başarılı olan Salâh Birsel. Siyasetçi paşalar değil...
Sayfa 9 - ADAM yayınları, 1995Kitabı okuyor
Ahir zaman Kârûnları
Bir tayyareye kendi binen, diğerine ev eşyalarını, bir başkasına ise limuzinlerine koyup seyahat edenler, gösterişli bir şekilde kavminin karşısına çıkanlar Kârûn'un çağdaş süretleridir. On binlerce yetimin yıl boyu ihtiyacını karşılayacak bir meblağı, bir futbol takımının formasına şirketinin adını yazdırmak için harcayanlar, Kur'ân-ı Kerîm'in onlar gibi olmaktan sakındırdığı muasır Kârûnlardır.
Sayfa 29
Giuseppe Arcimboldo (1526 - 1593) - Vertumnus rolünde Hasburglu Rudolf II (1590)
İmparator II. Rudolf pek çok ilgi alanına sahipti ve siyaset bunların başında gelmiyordu. Habsburg imparatorluğunun (üzerinde güneşin hiç batmadığı imparatorluk) imparatoru olarak 1583'te başkenti Viyana'dan Prag'a taşıdı. Rudolf resim toplamayı severdi ve sık sık oturup saatlerce yeni bir esere hayranlıkla baktığı söylenirdi. Geçmişteki önemli başyapıtları elde etmek için hiçbir masraftan kaçınmamış ve dönemin en iyi çağdaş sanatçılardan bazılarının sürekli müşterisi olmuştur. Rudolf'un koleksiyonculuk aşkı resim ve heykellerin de ötesine geçmiştir. Her türlü dekoratif obje ve özellikle mekanik hareketli cihazlar yaptırmıştır. Ayrıca egzotik hayvanlara, botanik bahçelere ve "doğanın üç krallığını ve insan eserlerini" birleştiren Avrupa'nın en kapsamlı "meraklar dolabı"na (Kunstkammer) sahipti. Koleksiyon Prag Kalesi'nin koleksiyonu saklamak için 1587 ile 1605 yılları arasında özel olarak inşa ettiğirdiği kuzey kanadında bulunuyordu... Bu oldukça şaşırtıcı tabloda Rudolf, Roma'nın mevsim tanrısı Vertumnus olarak resmedilmiştir. Tahmin edebileceğiniz gibi Rudolf bu çalışmayı çok takdir etmiştir. Portre, Arcimboldo'nun mevsimler serisine karşılık gelen, imparatorun tüm mevsimlerin hükümdarı olduğu bir imparatorluk alegorisini anlatıyor. Her mevsimde görebildiğimiz çiçek ve meyve çeşitliliği, İmparator'un yönetimi altında altın bir çağın geri döndüğüne işaret ediyor....
Çağdaş süper yıldızın problemi, eğer düşmek istemiyorsa bir bisiklet sürücüsü gibi sürekli pedala basmak zorunda oluşudur.
Nasıl ki çağdaş yoğun üretimde malların standartlaştırılması bir gereklilikse , sosyal süreçte de insanların standartlaştırılması öyle bir gerekliliktir . Ve bu işe " eşitlik " denmektedir .
1,500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.