Papatyalar Konuşabilseydi eğer onlar derdi ki Sahte sevginiz için koparmayın yaprakları mı"
Kendini üzme, senin değerini bilmeyenler utansın!
Senden gidenler de gittikleri yerde senin gibi insanı bulamasın.
İyi ki de varsın. Kimse senden değerli değil ve bu hayatta senden bir tane daha yok. Unutmamalısın.
Çünkü birgün herkes gider.
Daha önce seni çok üzdüler biliyorum. Çok yorgun ve kırgın olduğunu da biliyorum. Gitmez sandıklarının senden gittiğini, sevginin harcandığını, emeklerinin çöpe gittiğini, Farklı sandığın ve güvendiğin insanların hiç kimseden bir farkı olmadığını, güvendiğine güveneceğine pişman edildiğini biliyorum. Kırgınlığını ifade edecek bir cümle dahi bulamadığın günlerin olduğunu da biliyorum. Merak etme ne hissettiğini, ne düşündüğünü çok iyi anlayabiliyorum.
Eskiden olsa tepki vereceğim, fırtınalar koparacağım şeylere yaprak dahi kıpırdatmıyorum. Çünkü ben kendimi çok saçma şeyler ve insanlar için yormuşum. Şimdi çok net görüyorum. Bu yüzden artık ben yalnızca kendimde mudu oluyorum. Binlerini sevmek için kendimi zorlamıyorum. Çünkü kendimi seviyorum.
Umut, ruhun gıdasıdır. Ruhunu beslemekten asla vazgeçme.
Çünkü yeri geldiğinde söylenmemiş her söz, içeride yaşatılan ve pişmanlıkla beslenen her duygu insanı fazlasıyla yorar.
“Kelebeğin uçuşuna gıpta edenler, kozadaki çilesini görmezden gelir. Kelebeği güzellikle taçlandıran çektiği çiledir.”
Mutluluk insanı tatlı yapar. Başarı ışıltılı. Zorluklar güçlü. Hüzün insanı insan yapar.
Değerini bilmeyen birinin hayatında olmaktansa, sarıl yalnızlığına.
İnsanın acısı ne kadar derin olursa, bir insan o kadar güçlenir ve o kadar güzel güler.
Ağlamak istediğinizde ağlayın. Gülmek istediğinizde gülün ama bunu yaparken lütfen hayatın içinde kalın.
Merhaba bugün sizlere 
Hasan Bulut un kaleminden çıkan #geriyedoğan adlı kitap ile geldim. Daha önce bilimkurgu kitabı okumamıştım. Benim için ilk oldu.
Kitabın konusunda biraz bahsedersem Cem emekli polis memuru,eşinden ayrılmış ve kızına karşı ilgisiz bir baba. Sıradan hayatı bir gün kapının çalmasıyla değişir. Gözü kararır ve uyandığında kendini lüks bir yatta bulur. Yatta bir hafta önce tanıdığı bir kadın vardır. Ne olduğunu anlamaya çalışan Cem’e yatta bulunan yetkililer gizli bir proje için buraya getirildiği söylenir. Proje o kadar gizli ki işin ne olduğu anlatılmaz. Kabul edilirse detaylar söylenecek. Yattaki diğer insanlar proje için verilen ücret çok olduğu için kabul ederler. Acaba Cem bu projeyi kabul edecek mi?
Kitapta hem Cem’in hem de Naish’in hayatını okuyoruz. Naish eşi Pyrrha ve kızları Eve bulundukları bölgeye Andurun adlı bir kuyruklu yıldız çarpacak ve yaşadıkları yer sular altında kalacak. Gen mühendisi olan eşine bir gemiden çağrı gelir ve gemiye binerlerse hayatları kurtulacak. Acaba gemiye binebilecekler mi? Bu yolculukta onları neler bekliyor?
Cem ve Naish’in yolları nasıl kesişecek?
Heyecanı ve macerası yüksek bir bilimkurgu kitabı sizi bekliyor Okurken bazı sahneleri yaşıyor gibi hissedebilirsiniz ben sonunu o kadar merak ettim ki dünden beri elimden düşürmedim
