Çanakkale'nin geçilmezliği sadece tarihimizde çok önemli yeri olan 18 Mart Deniz Zaferi'yle değil, daha sonraki kara savaşlarıyla tescil edilmiştir.
Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre. Yani ölüm muhakkak. Birinci siperlerin hiçbiri kurtulamamacasına kâmilen düşüyor. İkincidekiler onların üzerine gidiyor. Fakat ne kadar şâyân-ı gıpta bir itidâl ve tevekkülle biliyor musunuz? ÖLENİ GÖRÜYOR, ÜÇ DAKİKAYA KADAR ÖLECEĞİNİ BİLİYOR, EN UFAK BİR FUTUR GÖSTERMİYOR. SARSILMAK YOK. OKUMA BİLENLER ELLERİNDE KURAN-I KERİM, CENNETE GİRMEYE HAZIRLANIYORLAR. OKUMA BİLMEYENLER KELİME-İ ŞEHADET GETİREREK YÜRÜYORLAR. Emin olmalısınız ki, işte bize Çanakkale Zaferi'ni kazandıran bu yüksek ruhtur.
Reklam
Çanakkale Boğazı'nı 18 Mart 1915'te deniz kuvvetleri ile geçemeyen İtilaf devletleri, Gelibolu Yarımadası'nın batısından karaya asker çıkararak hücuma geçmişlerdi. İşte Anafartalar Savaşı'nda, bunun önlenmesi için karşı gelinmiş ve Mustafa Kemal'in kumandasındaki kuvvetlerin başarısı ile bu vatan toprakları işgalden kurtulmuştu
Çanakkale'nin "geçilmezliği" sadece 18 Mart Deniz Zaferi'yle değil, sonraki kara muharebeleriyle tescil edilmiştir ve kara muharebelerinin tartışılmaz yıldızı Mustafa Kemal Bey'dir.
Çanakkale Şehitlerine
... Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı dünyâda eşi? En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi, -Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya- Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya. Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde -gösterdiği vahşetle “Bu: Bir Avrupalı!” Dedirir- yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi, Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi! ... Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer; O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer… Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak, Boşanır sırtlara, vâdîlere, sağnak sağnak. Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere, Sürü hâlinde gezerken sayısız tayyâre . Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermîler… Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler! ...
Sayfa 448
Boğazın kader çizgisine 18 Mart'ın nurlu izleri o gün bir samanyolu gibi çizilmişti.
Sayfa 31 - Yeditepe yayıneviKitabı okudu
Reklam
18 Mart 1915. Türk kanının yarattığı bir gün... Ne pahasına olursa olsun saldıran düşmanın çelik yürekler, yalçın dayanışlar karşısında eridiği, kırıldığı gün. Türkü bir kere daha tanıtan, onu tarihte bir kere daha kudretle yaşatan bir gün: 18 Mart 1915. Karşı sırtlarda yalnız Türkün olan, son Türk dünyada yaşarken Türk adını taşıyacak olan karşi sırtlarda kırmızı tuğlayla kızıl bayrağımız gözüküyor. 18 Mart 1915 ve bayrağımız...
18 Mart Günü ve Mustafa Kemal
Oysa katıldığını iddia eden hiç kimse yok! Bunu belirtmek için zahmete girmek bile gereksiz. Bir kara birliği komutanının, deniz savaşında işi ne? Bu yazarlar, kendi ürettikleri bir hayale saldırıyorlar. Ama bir kısmının unuttuğu, bir kısmının da ağız kalabalığına getirip unutturmaya çalıştığı, kısacası hiçbirinin üzerinde durmadığı bir husus var: 18 Mart törenlerinde yalnız 18 Mart Deniz zaferi anılmaz; çünkü Çanakkale Zaferi yalnız o günkü savaştan ibaret değil, geride 8,5 ay süren kara muharebeleri var. Asıl kaybın verildiği muharebe de bu. 18 Mart, çok uzun yıllardan beri, deniz ve kara savaşlarını birlikte anmak üzere ‘Çanakkale Günü’ olarak kabul edilmiştir.
Sayfa 102 - Bilgi Yayınevi 6. BasımKitabı okudu
Meşhur "Çanakkale Şehidleri" şiirinin "Necid seyahati sırasında bir istasyonda konaklarken, Çanakkale Zaferi haberinin verdiği heyecanla yazıldığı" menkibesi doğru değildir. 18 Mart'ta Akif Bey Berlin'den İstanbul'a henüz dönmüştü. Çanakkale şiiri 1923-24 yılları içinde yazılmış ve ilk olarak 10 Temmuz 1924'te (SR, c. 24, no. 608, s. 147) yayınlanmıştır. "Berlin Hâtıraları" sonundaki 85 mısra Çanakkale gazi ve şehidlerine hitap etmektedir; ancak o da Berlin'de yazılmıştır. Etraflı bilgi için bkz. Safahat 2009; Giriş, s. 29-30 ve dipnot 1075.
Sayfa 76
452 öğeden 291 ile 300 arasındakiler gösteriliyor.