64 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Söylesenize, yazdıklarımı okuyor musunuz sessizce?
"İnsanın başkalarına söyledikleri kendi duymak istedikleridir. Yazdıkları, okumak istedikleridir. Sevmesi, sevilmek istediği biçimdedir." Masa Dergisi'nin 7. sayısının ana dosyası Tezer Özlü. Ve Gamze İyem'in "Kendi Devrimini Yaratmış Bir Kadın: Tezer Özlü" başlıklı yazısıyla çok yaratıcı bir perspektiften bakıyoruz
Masa Dergisi - Sayı 7 (Mayıs-Haziran 2017)
Masa Dergisi - Sayı 7 (Mayıs-Haziran 2017)Masa Dergisi · Masa Dergisi Yayınları · 201788 okunma
250 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Kitapta Halil'in anlatıldığı bölümlerde dil açısından vites arttırılmamış . Oğuz ve Aysel'in bölümlerinde ise git gide yazarın üslubunun sağlamlığını görüyoruz . Ancak "edebiyat yapma" tuzağına çok fazla düşülmüş. Kitapla ilgili okuduğum incelemeler ve üzerine yapılan konuşmalar kadar insanı çevrelemiyor kitap. Evet , kolay okunduğu için ortalama okurun 12 Eylül'ü okuma hevesini tatmin edebilir. Ancak beklediğim kadar kişiler arası ilişkileri irdelememiş. 12 Eylül'e giden süreci de 32. Gün tarzı belgesellerin verdiği yüzeysel bilgilerden o dönem yaşayan insanın derinlerine indirememiş . Roman çok şey söyleyecek gibi ama iplerin uçları birbirine bağlanmıyor.
Duvarlar
DuvarlarCaner Almaz · Everest Yayınları · 202415 okunma
Reklam
176 syf.
9/10 puan verdi
·
20 saatte okudu
Bir aksam da "insan kaç yerinden yaralanirsa ölür?" diye sormuştum. O sıralar aklımda babamı bulup öldürmek vardı. Ama önce öldürmenin yollarını öğrenmeliydim. "Bir," demişti annem. "ben ummadığım yerimden yaralandım. O yara bana yetti." Kitaptan hoşuma giden bir alıntıyla başlamak istedim. Bu kitap bildiğim kadarıyla yazarın basılan ilk romanı. Yine çok sevdiğim birinin tavsiyesi üzerine okuduğum ve bu kez iyi ki tanışmışım diyebileceğim duygu dolu Bi hikaye ile karşılaştım. Yirmi dört saat olmadan bitirdim ve elimden bırakmak istemedim. Genel olarak dört karakterin gözünden anlatılan hikayeden daha fazla, anlatılis biçimi beni çeken unsur oldu. Kenan ve füsun (ki burada hemen karakterlerin ismini öğrenince aklıma masumiyet müzesinin geldiğini belirtmeliyim.) hikayesi bana o kadar tanıdık geldi ki belki de bu yüzden beni böyle derinden etkilemiştir kitap, bilemiyorum :) Bu kadar duygulu bir kitap okumak herkesin hoşuna gider mi bilmiyorum ama populer edebiyat dergilerindeki yazıları seviyorsanız bir şans verin derim. Ben iyi ki tanıştım bu kitapla ve yazarla
Yaşamaklar
YaşamaklarCaner Almaz · Everest Yayınları · 2021110 okunma
176 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Kenan’ın körlüğü ve bencilliği kadar Füsun’un gidişine de kızdım ama en çok da Halil’in Kenan ve Birgül’ü terk edişine kızdım. Halil, “İnsan dediğin birbirini yer, yer de doymaz. Duygularını yer, zamanını, yaşamını, heyecanını. Aşkını, inancını. Etini yer, kalbini söker. İnsan dünyanın vebası.”diyor. Sen de öylesin Halil. Bir kalbi öldüren, bir çocuğu kırık kanatlı bırakan Halil belki de bu hikayenin tek “kötü” karakteri ama ben neden en çok onunla duygudaşlık kurdum neden hikayedeki en sevdiğim karakter o oldu bilmiyorum. Belki de ömrü baştan sona "Güz" olduğu içindir. Ne zaman okurum bilmiyorum ama ben
Caner Almaz
Caner Almaz
'ın
Yaşamaklar
Yaşamaklar
kitabını bir kez daha okurum.
Yaşamaklar
YaşamaklarCaner Almaz · Everest Yayınları · 2021110 okunma
176 syf.
·
Puan vermedi
·
17 günde okudu
Nasıl oluyor bu yaşamaklar, insanlar hayatı nasıl atlatıyor." Bir kalemle tanışmak, yüreğini görmek, hayata bakış açısını birlikte sorgulamak, sorgularken aynı ortak kaygılarla sahip olduğunu farketmek ve anlamak ne güzel... Yaşamaklar'ı okurken böyle hissettim, yazarın zihni şeffaflaştı, kalbi de... Kenan, Füsun, Halil ve Birgül... Onların hikayeleri buruk, yarım...Geçmişin kırıklıklarını atlatamamış, eksiklikleri bir diğerine dolanmış dört hayat, dört yalnızlık... Yazarın karakterlerin zihnini anlatırken kullandığı cümleler kalbe dokunuyor, hüzün kokuyor. Tanıştığıma çok memnun olduğum bir kalem oldu Caner Almaz, çok severek okudum.
Yaşamaklar
YaşamaklarCaner Almaz · Everest Yayınları · 2021110 okunma
250 syf.
·
Puan vermedi
Halil... Birgül... Aysel... Oğuz... Bir dönemin portresini çizmiş yazar. 1970'li yıllar... Yılların nasıl yorgun düştüğünü ve bu süreçte insanının da ister istemez nasıl yıprandığını anlatıyor. Hem de tüm duygularıyla. Herkesin özgür ve eşit olduğu bir dünya mümkün müydü ve belki daha da önemlisi bu uğurda ödenecek bedelleri taşıyacak omuzlara sahip miydi insan? Nelerden vazgeçmek zorunda kalınırdı kimbilir... Her dönemin davası başka oluyor. Taşlı, sopalı kavgalar, grevler, özgürlüğün sadece duvarlara yazılmış bir kelime olmaktan öteye geçemediği anlar... İnsan belki de bazen aslında hiç içinde olmadığı çemberin siyah çizgilerini çekmeye çalışıyor, gün gelip o halkanın içinde hapsolacağını bilmeden. Belki de o yuvarlağın zamanla boynuna dolanan kalın bir halat olup canını almaya çalışacağını anlamadan. İçindeki karakterlerin yaşamları çok etkiledi beni. Kimi dinlesek o haklı. Yazarın dediği gibi "Gerçekten ne çok duvar var. Ne çok aşılması gereken, insanı yoran, yaralayan, bazen de üstüne yıkılan duvar var. Ne çok." Ve her birimizin duvarı kendine yüksek, kalın ve sert. Hâlbuki ruhlarımız bir o kadar yaralı, ince ve hassas. Ufacık bir rüzgarın darmadağın edebileceği, karşıdan bakınca aşılmaz sanılan, sağlam ördüğümüz duvarlara inat... Bir o kadar da kırılgan...
Duvarlar
DuvarlarCaner Almaz · Everest Yayınları · 202415 okunma
Reklam
18 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.