Kimi sevsem sensin,
Kimi çağırsa dudaklarım...
Başımın tacı,canım efendim.
Görünmez çığlıklarımı gören
Eğilmez başımı öpensin
Sen bir deniz derinliğisin
Bir Gecelik Tutuklanma: 14 Mart 1973 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Atsız'ın tutuklandığına dair bir haber vardır: "Yazar Nihal Adsız, hakkında kesinleşmiş bulunan bir yıl iki ay hapis cezası için çıkarılan yakalama müzekkeresi uyarınca Emniyet Müdürlüğü İnfaz Bürosu tarafından dün tutuklanmıştır." (Akgöz 2016: 232'den). 12/13
İşte şimdi ölüm döşeğindeydi. Pırıl pırıl yüzündeki gülümseme bir teşekkür gibiydi. Sanki gülüme, "Ben sana yalnızca maddi servetimi verebildim ama sen bana sonsuzluk servetini" diyor ve devam ediyordu:
"Mahremim, canım, cananım, efendim!.. Seni ben nimete erişmeden, daha Allah'ın elçisi olmadığın zaman sevdim. Gözümde nurum, gönlümde sürurum idin. Bilesin ki dünyamı nurunla aydınlattığın her bir saniyeden bir asır kadar huzur duydum. Seninle geçen çeyrek yüzyıla şükürler olsun... Acını acım bildiğime, emeğini emeğime, terimi terine kattığıma şükürler olsun.
Abdullah Cevdet, İçtihad’ ın 31 Kânunusani 1328 (1921) tarihli sayısında haykırıyordu:
“Çatalca’da patlayan topların sesleri kulağıma geliyor. Edirne’ye atılan gülleler göğsümü dövüyor. Bunların cümlesine mukavemet edecek kuvvetim yok değil. Fakat beni öldürmek istiyen, biaman pençesiyle beynimi karıştıran bir tereddüt var: Bu tarrakalar, bu darbeler bizi uyandırabilecek mi? Yoksa, her zaman ve her devirde olduğu gibi birtakım kalkabakları, Anadolu’ya yegane sahai faaliyet ve ifşadları kalmış olan Anadolu’ya yayılarak halka esbabı inhizamımızı kendi kafalarına göre izah etmeye koyulacak mı? Efendim ceyşi İslâm mağlûp olur muydu? Lâkin Allah bize kızgındır. Namaz kılmıyorlar, oruç tutmuyorlar, bahusus zekât ve fitre vermiyorlar, İstanbul’da hanım kızlar kollarına eldiven takıyorlar ilâh... Hep bunlardan dolayı askerimiz mağlûp oldu’ diyecekler mi? Ah, beni titreten bu ihtimaldir. Bulgarların topları değil, Bulgarların topları değil!
Bana: ‘Canım Çatalca’da, Edirne’de yangın varken, devletin hayatı tehlikede iken, hiç Anadolu filân düşünülür mü?’ demeyiniz: Her lâhzai hayatımızı Anadolu’dan alıyoruz. O, bizim kalbimiz, dimağımız ve havayı nesimîmizdir.”