İşte bu ahşap evimde, bir gece için de olsa, seni barındırıyorum; bir işe yaradığımı hissediyorum. Son zamanlarda neye yaradığımı pek bilemiyorum da. Belki yarın sabah soğukta uyanmanın bir anlamı olur, sana çay pişirmek gibi.
“Toplumcular (Sosyalistler) tarafından ortaya atılan yeni düşünceler olmasaydı o zaman belki daha sakınımlı davranırdım. Onlara göre erkeklerle kadınlar evlilikten, kadının erkeğe köle olduğu ve onun buyruğu altına girdiği bir durum gibi değil, daha çok bir yoldaşlık olarak söz ediyordu."
Oysa evlilik, hem dışarıda hem de evde çalışmak demekti - yani orta sınıf kadınları gibi boşa harcayacak zaman yoktu.
"Biraz olsun boş kalabildiğim Pazar günleri bile elimden gitmişti; toplumcuların özgürlükle ilgili konuşmalarının boş sözler olduğunu, bu toplumcu genç erkeklerin, tıpkı gerici türdeşleri gibi akşamları Pazar yemekleri, evde yapılmış çörekler, börekler ve ezmelerin sunulduğu büyük çay toplantıları beklediğini kısa zamanda anlayıvermiştim."
Döndüm durdum bir yerde duramadım 🎡
Evet beraberdik ama olmam gereken yerde beraber değildik 🩸
Gözyaşlarım damladı damlayacaktı son anda yetiştim🐒
Kahvaltı 🍳 Çay servisi mükemmel hizmet bumM💥
38.5 😍
O Benim Dünyam ☕️
📚 Ceza gibi geldi 220 ne yaaaa 😣
20.05.2024
Pazartesi
Annem salonda oturuyor, çay hazırlıyordu. Bir eliyle çaydanlığı, öteki eliyle de semaverin musluğunu tutuyordu, dolu çaydanlıktan taşan su, tepsiye dökülüyordu. O kadar dikkat ettiği halde, ne suyun döküldüğünü, ne de bizim içeri girdiğimizi fark edemiyordu.
Sevilen bir varlığın çizgilerini insan hayalinde canlandırmağa çalışırsa, geçmişten o kadar çok hatıralar belirir ki, bunların içinden çizgileri, gözyaşları arasından görünürmüş gibi, çok silik görür; bunlar hayal
gözyaşlarıdır. Ne vakit annemi, o zaman olduğu gibi hatırlamak istesem, ancak, bana karşı her vakit aynı şefkat ve sevgiyi gösteren kahve rengi gözleri, boynunda, kısa saçlarının kıvrıldığı yerin biraz aşağısın-
da bulunan beni, işlenmiş beyaz yakası, ve daima beni okşıyan, sık sık öptüğüm, nârin, zayıf eli gözümde canlanır, ama kendisini bütün olarak bir türlü tasavvur edemezdim.
"Köprü yoktur Doğu ile Batı arasında"
diye haykırdı ücretli ozanları.
Gözlerimle gördüm ben ama
o büyük Okyanusun sırtındaki kocaman köprüleri.
Ve doğuya taşınan koskoca silahları gördüm ve onları şarkılarla el üstünde tutan halkı..
Bu ara, içinden kan damlayan çay geliyordu,
savaş yaralıları ve altın geliyordu,
Doğu'dan Batı'ya.
Ve Winsdor dulu, karalar içinde, parayı alır, sokar çorabına, pohpohlamadan sırıtır, gönderir onu Kaledonya pazarına.
Nerde hani o eski çeviklik,
bir sabah gelirler topallaya topallaya,
ve bir tahta bacak satın alırlar, elden düşme,
uysun diye tahta kafalarına.