Dirmit o bahar, geceleri yine tulumbanın başına in- di. Şafakla beraber suyollarından geçip köyün bahçeleri- ne girdi. Bir pürçelik toplamaya gitti, bir akkayanın ya- macında kangal kesti. Çedene tarlalarında döne döne kuş yuvası aradı. Ama bir türlü öğretmenini aklından çı- karamadı. Rüzgâra sordu, bulutlara sordu, göçmen kuş- lara sordu. Sonunda gelip evlerinin çatal kapısının önüne durdu. Bağıra bağıra, gelip geçen atlının yolunu çevirdi. Ellerini kaldırıp kamyonların önüne geçti. Köye gelen çerçiye, çadır açan Çingene'ye, "Komünist ne?" diye sor- du. Atiye oklavayı çekip Dirmit'in peşine düştü. Bir, ağı- lın başına kadar kovaladı; bir, taşladı. Yalvarmayla ağla- mayla kızını bu meraktan kurtaramayacağını anlayınca, "Aha komünist, geberesice," diye ona bulutları yara yara köyün üstünden geçen bir uçağı gösterdi. Dirmit annesi- ne inandı, "komünist'i uçak sandı.
Aç gözünü Oğuz! Ayşe her gün okul çıkışı oğuz'u otobüste bırakmayı düşünüyordu her seferinde bu soğukta son duraktan geri yürümesin diye kıyamayıp canla başla uyandırmaya çalışıyordu.