Son sayfayı okuyup kitabı kapattıktan sonra şunu diyeceksiniz kendinize: Ben ne yaşadım böyle?
Gerçekten bugüne kadar okuduğum en enteresan kitaplardan biriydi.Sürekli bir sonraki adımı, gelişmeyi merak ederek okunacak bir kitap. Hele son 10 sayfada baya soluksuz okudum diyebilirim
Kahramanımızın 24 kişiden hepsinin ölüp bir tek kendisinin sağ çıktığı büyük bir kaza sonucu gözlerini hastanede açmasıyla başlıyor hikâyemiz... Ama sanmayın ki buradan devam ediyor o kadar değişik yerlere evriliyor ki konu, bir labirentte gibi hissettim kendimi. Belli başlı türlere alışmış okurlar için sıkıcı olabilir bu kitap ancak bence gerçekten özel bir kurguya sahip. Bilinç akışı tekniğiyle kahramanın iç dünyasına yapılan yolculuklar, zamansal sıçramalar, psikolojik detaylar, okurken ara ara "noluyor yahu" dedirten şaşırtmalar ile tam bir muamma içinde ilerliyor kitap sonlara kadar. Ben bu zihin oyunlarından aşırı keyif aldığımı belirtmek isterim. Başlarda kahramanın manevi yönünün eksikliğini farkedip eleştirmiştim,biraz inanç olsa sorunlarıyla baş edebileceğini düşünmüştüm, ancak manevi yönü kuvvetli bir kişi olsaydı hikâye bu açıdan yazılamazdı zaten, o yüzden eleştirimi de kendi bünyemde erittimKitabın sonunda da öyle aradığınız cevaplara pat diye ulaşamıyorsunuz ne yazık ki evet, sonu beni de tatmin etmedi ama noktayı koymayı okura bırakma işini çok ustaca buldum. Açık söyleyeyim, bundan sonra yazarımızın kaleminin takipçisi olurum :)
Beyaz At, Hüseyin Tunç kaleminden çıkmış bir öykü kitabı. Ve bir öyküsever olarak söyleyebilirim ki gerçekten hepsi birbirinden güzel 8 adet öykü bulunuyor bu kitapta. Baskısı, editörel düzgünlüğü, yazarın akıcı üslubu derken.. Ben kitabı her anlamda kaliteli buldum. Kitabı okuyan bookstagramların yorumlarına baktığımda onların da benim gibi ilk hikâye olan "Ben,Maja ve Kerkentele Yavrusu"nu diğerlerinden daha çok sevdiklerini gördüm :) Bu hikayede çok sıcak, çok samimi bir atmosfer vardı. Gurbet elde yaşlı bir kadının, birkaç gününü anlatan kısa bir öykü ama okurken verdiği his gerçekten çok güzeldi. Küçük bir alıntı bırakayım o öyküden buraya :
"Konuşmak, sohbet etmek ihtiyacı susuzluk gibi, açlik gibi bir şey. İnsanın günlerce, aylarca yalnız başına yaşaması kolay değil. Birisine bir şeyler anlatmak, birisini dinlemek istiyorum."
Sahi, anlatmak ve dinlemek insanın en büyük ihtiyaçlarından biri değil midir?hüseyin
Şahane bir etkinlik kitabı. Ebeveynlik yolcuğunda babalar için şahane bir rehber. Biz çok beğendik, ileride bize hatıra kalacak harika bir kitabımız oldu