Sana yasak olan şeyi istemen akılsızlıktır. Sana yüz çevirene senin de yüz çevirmen yerindedir. İnsanların sana kapılarını kapadığını gördüğünde bineğine bin git. Allah sana başka kapı açsın. İbni Haldun
Analistin, analizanın bilinçdışının ön bilince ve bilince çıkan filizlerini bilincin diline çevirerek doğrudan olmasa bile dolaylı olarak bilinçdışına ulaşabildiği ve birincil sürece ait olan anlaşılmaz dili ikincil sürecin diline çevirerek anlaşılır hale getirdiği söylenebilir. Yani bir çeviri işidir onunki de. Öte yandan analistin yansızlığıyla "yeminli çevirmenlerin" durumu arasında da benzerlik kurulabilir. Nasıl ki çevirmen bir mesleki zorunlulukla özgün metne/konuşmaya bağlı kalmalıysa, analist de psikanalitik etik gereği analizanın söyleminin tüm unsurlarına karşı şaşmaz bir tarafsızlık içinde olmalıdır. Oysa bu hiç de kolay değildir. Çünkü bu uğraş sırasında analistin kendi öteki dili, yani bilinçdışı da devreye girecektir. Yani eğer çalışması bir çeviri olarak kabul edilse bile bu onun ruhsallığının derinliklerinin etkilerinden muaf olmayacaktır. Psikanalistin çalışmasındaki sınırları belirleyen de zaten budur. Çevirmen için de aynı zorluklar söz konusu değil midir? Onun aralarında çeviri yaptığı diller hakkındaki bilgisi derecesi de devreye girecek ve çalışmasının niteliğini ve sınırlarını belirleyecektir.
Reklam
Hep Adnan Benk’in “çevirgen “sözünü anımsarım; “çevirmen” değil “çevirgen”! “Kemirgenden…gelen … Çevirmeden edemeyen. Celal Üster.
Antalya' yı hiç ummadığımız bir şekilde ve bakımlı bul­duk. Buranın mutasarrıfı, örnek alınacak çalışkan bir devlet memuruydu. Fakat İttihat ve Terakkinin halkın malına el koyması yolundaki kararına uymadığı için, bizim gelişimiz­ den az sonra değiştirildi ve er olarak cepheye gönderildi. İyi Fransızca bilen bu mutasarrıfı çevirmen olarak Alman Aske­ ri Kuruluna aldık ve böylece iyi bir insanı kurtarmış olduk.
20 Temmuz 1969'da Neil Armstrong ve Buzz Aldrin, Ay'ın yüzeyine indiler. Apollo 11 astronotları bu seyahatten önceki aylarda ABD'nin batısında Ay'a benzeyen ıssız bir çölde eğitim gördüler. Bu alan pek çok Kızılderili topluluğuna ev sahipliği yapıyordu; bir yerliyle astronotlar arasında geçen bir diyaloğa dair şöyle bir hikaye vardır: Bir gün eğitim esnasında astronotlar yaşlı bir Kızılderiliyle karşılaşır. Adam orada ne yaptıklarını sorar. Astronotlar kısa süre içinde Ay'a yapılacak bir araştırma seyahatinin parçası olduklarını söylerler. Yaşlı adam bunu duyunca bir an sessiz kalır, sonra astronotlardan kendisine bir iyilik yapmalarını ister. Astronotlar "Ne istiyorsunuz?" diye sorar. Yaşlı adam, "Kabilemdeki insanlar Ay'da kutsal ruhların yaşadığına inanır. Onlara halkımdan önemli bir mesaj iletmenizi isteyecektim. Astronotlar "Mesaj nedir?" diye sorar. Adam kendi dilinde bir şeyler mırıldanır, sonra da astronotlara bunu ezberleyene kadar tekrar etmelerini söyler. Astronotlar "Bu ne demek?" diye sorar. "Bunu size söyleyemem. Sadece bizim kabilemizle Ay ruhlarının bilebileceği bir sır," der. Üsse geri döndüklerinde astronotlar uzun uğraşlardan sonra yerel dili konuşabilen birini bulurlar ve ondan mesajı tercüme etmelerini isterler. Ezberledikleri şeyi söyleyince çevirmen kahkahalarla gülmeye başlar. Nihayet sakinleşince, astronotların o kadar dikkatle ezberlediği sözlerin, "Bu adamların size söylediği hiçbir şeye inanmayın. Topraklarınızı çalmaya geldiler," olduğunu söyler.
Sayfa 283 - Kolektif Kitap, 36. BaskıKitabı okudu
Kaygı tanımına bakın!
Kaygı: Kişinin "kendisi"ni özgürlük olarak kavraması; insanın geçmiş ve geleceği arasındayken, kendisini, kendisiyle hiçlik arasında bir kayma olarak yakalaması, anlaması, bu yüzden de kendisini sürekli olarak seçme zorunluluğu içinde bulması, bu seçiş anını anlamlı kılacak değerlerin geçerliliğini garantileyecek hicbirsey olmaması. Kiekegaard da, kaygıyı, insanın özgürlüğü karşısında bir bas dönmesi, göz kamaşması olarak niteler. _ç.n. Dipnot: Sayfa 116, çevirmen (Alper Oysal)
Sayfa 116Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.