Ceyda Cengiz

Kızıl saçların diken diken yükseldiği bir kafa; iki omzun arasında kendini hemen belli eden devasa bir kambur; garip bir şekilde yamuldukları için birbirleriyle sadece dizlerde temas edebilen ve karşıdan bakıldığında birbirlerine ancak sap kısmında değebilen karşılıklı yerleştirilmiş iki orağı andıran bacaklar ve oyluklar; iri ayaklar, ürkütücü eller ve tüm bu biçimsizliklerin yanı sıra gücün, çevikliğin ve cesaretin tasvir edemediğim korkunç bütünlüğü; gücün tıpkı güzellik gibi uyumdan kaynaklandığını savunan ezeli kuralın ilginç bir istisnası.
Reklam
Dil becerisi, bilişsel ve duygusal beceriler, hepsi ilişki içerisinde, diğer insanlarla karşılıklı temas içerisinde gelişiyor. İnsanın gelişimi ilişki içinde olur; gelişim için ilişki gereklidir. Anne-babaların çocuk yetiştirme tutumları duygu kontrol becerisinin gelişiminde önemli bir role sahiptir.
Kardeşler arasındaki arkadaşlık, asla başka arkadaşlıklar gibi değildir. Arkadaşlık denilen şey, doğası gereği hedeflerden ve niyetlerden azadedir, özünde sadece karşıdakinin varlığı nedeniyle duyulan mutluluktan başka bir şey değildir. Diğer erdemler de bundan beslenir: Bağlılık, sadakat, dayanışma, acıyı paylaşma, destekleme, sevgi dolu ilgi, hafiflik, sevinç. İki insan arasındaki arkadaşlık kısa veya uzun, öylesine veya şiddetli, gevşek veya köklü olabilir. Ama her zaman tümüyle gönüllülük esasına dayanır ve her an koşulsuz olarak bozulabilir. Kardeşler arasındaki arkadaşlık, işte tam da bu noktada diğer arkadaşlıklardan ciddi şekilde ayrılır. Arkadaşlığın en güçlü yanı, bir arada bulunmaktır. Ve bu sadece eşit koşullarda mümkündür. Kardeşliğin ağırlık merkezi ortak geçmiştir ve bu da neredeyse daima bir hiyerarşi içerir. Hiyerarşiden eşit konuma gelmek epeyce beceri, cesaret ve açık bir yürek ister.

Reader Follow Recommendations

See All
Herkes kendini anlatır. Karşısındakini dinliyormuş gibi yapar, ama aslında kendi söyleyeceği için sırasını bekler.
Utangaç insanların ızdırabı, haklarında oluşan düşünceyi bilmemekten kaynaklanır; bu düşünce -ne olursa olsun- açıkça ifade edilir edilmez ızdırap sona erer.
Reklam
Duyguların ifade edilmesi çocukluğun kanıtıydı ve duygusal davranmaktan kendini alamayan kişi de hala çocuk demekti. Büyükleri ilişkilerinde dikkatli ve soğuk davranmaya götüren acı deneylerden henüz geçmeyen bizler, büyüklere öykünmek gibi tuhaf bir istek yüzünden tatlı çocukluk sevgilerinin tertemiz hazlarından yoksun bırakırdık kendimizi.
Her şey olması gerektiği gibi. Klişe ve bu yüzden güzel. Klişeler neden gereken itibarı görmüyor? Zeliha klişeleri severdi, ona göre klişeler haksız yere azımsanıyordu. Halbuki kişi on beş bilemedin yirmi klişeyle hatasız, iyi ve toplumsal kalmayı başararak ömrünü tamamına erdirebilirdi. İroni yok, ironi yok. Buna sahiden inanıyordu, yargılamadan, şerh düşmeden ve şüphe etmeden. Klişe denip de bir kenara atılan ve derinliğinden şüphe edilen şeyler gündelik hayatın şiiriydi ona göre. İnsanlığın deneyiminin ortaklaştığı anların billur birer temsili, kültür denen şeyin üzerinde uzlaşılmış ve uzlaşıldığı anda da ıskartaya çıkarılmış üvey evlatları. Üstelik birbirini hükümsüz kılar gibi görünen klişeler tek başlarınayken yine de doğruyu söylerlerdi.
İnsan ömrü, birkaç yüzyıl içerisinde 48 yıldan 78 yıla yükseldi. … Kadın-erkek, her yaştan insanın kozmetik kullanımındaki artışını da yaşlılık dönemindeki bu ciddi uzamaya dair farkındalıkla açıklamak mümkün. Dahası insan daha önce hiç olmadığı kadar kendisine maruz kalarak yaşıyor. … İnsan ömrünün uzamasına hiç bu açıdan bakmamıştım. Farklı bir anlayış kazandırdı.
“Ne olursa olsun,” dedi Korkuluk, “ben kalp değil beyin istemeyelim; çünkü aptal biri kalbi olsa bile onunla ne yapacağını bilemez.” “Ben kalp almalıyım,” diye karşılık verdi Teneke Adam, “çünkü beyin insanı mutlu etmez, oysa mutluluk dünyadaki en güzel şeydir.”
Kuşkusuz manastırdayken mucizelere tümüyle inanıyordu ama, bence, mucize gerçekçide hiçbir kaygı uyandırmaz. Gerçekçide iman uyandıran mucize değildir. Gerçekçi, zındıklık yolunu tutmuşsa, bir mucize görse bile kendinde buna inanmamasını sağlayacak güç ve yeteneği bulur. Mucize yadsınamaz durumda bile olsa boyun eğmez; duygularına sırt çevirir. Kabule yanaştığında ise bunu mucize saymaz, şimdiye kadar bilmediği bir olay olarak görür. Gerçekçinin imanı mucizeden doğmaz; iman, mucizeleri doğurur. Böyle kimse bir kere iman edince artık kendi gerçekçiliğinin zorunluluğu olarak mucize olanağını da kabul etmek zorundadır.
Reklam
… başımı senin dizine koyduğumu uyuduğumu düşünsem çocuğunmuşum gibi saçlarımı okşadığını kocanmışım gibi yakama çiçek taktığını bir yağmur şehrin bütün seslerini öldürse sen ve ben günün yirmi dört saatini öldürsek …
Gelecek! Sizin gibi, benim gibi insanların gelecekle ne işi olur? İşimizi kaybetmemek: işte bizim geleceğimiz.
Sayfa 247Kitabı okudu
Modernlik gürültünün egemenliğidir, bir yerlerde çalan bir cep telefonu her zaman vardır. Toplumlarımızın tanıdığı tek sessizlik makine arızasından, kusurundan, aktarımın durmasından kaynaklı geçici sessizliktir. Bir içselliğin ortaya çıkmasından ziyade, tekniğin durmasıdır.
Hayatta ne kadar dürüst olursan ol, insanların ancak kendi gerçekliklerine en yakın olan şeyleri görebildiğini Nora artık anlamıştı.
Hayatta patavatsızlık kadar masumiyete benzeyen hiçbir şey yoktu. İnsanın kastettiğini tam olarak söyleyemediği bir arkadaşlığın ne faydası olabilir? Herkes cazip şeyler söyleyip memnuniyet yaratmaya, gurur okşamaya çalışabilir ama gerçek arkadaş incitmeye aldırmadan daima nahoş şeyler söyler. Aslında gerçek bir arkadaşsa bunu tercih eder çünkü o zaman doğruyu yaptığını bilir. Dinler gerçeklikleri ispatlandığında ölürler. Bilim ölü dinlerin kaydıdır.
57 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.