Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Shakespeare demiş ki insanoğlunun ağzında bir düşman taşıması ne tuhaf”
Sayfa 456 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
"Onu sevmenin yıkım olduğunu biliyordum ama bunu bilmek ona duyduğum sevgiyi azaltmıyordu. Onun kusursuz biri olduğuna inansam ancak bu kadar ona bağlanırdım."
“Elveda, sevgilim. Ayrılık dualarım aşkımla beraber. Bitkin düşenlerin dinlendiği o yerde yine beraber olacağız.”
Hiçbir şeyi hatırlamayarak ve beni zerre kadar umursamayarak beni bir kez daha ağlatmıştı; bu kez hıçkıra hıçkıra değil için için ağlamıştım ki bu, ağlayışların en hazinidir.
Reklam
Çevremizdekilere karşı davranışlarımızda dikkatli olmamız gerekir. Çünkü her ölüm geride kalan bir avuç kimseye öyle düşünceler miras bırakır ki yapılabilecekken yapılmamış, unutulmuş, boş verilmiş şeyler... Onlarılabileceği halde onarılmamış kırgınlıklar, giderilmemiş eksiklikler... İnsan için bunlardan daha acı bir düşünce olamaz! Hiçbir pişmanlık, iş işten geçtikten sonra duyulan pişmanlık kadar acı değildir. Kendimizi acıdan korumak istiyorsak bütün bunları vaktinde anımsayalım...
"Kaderimde tuzlu sudan geçip karşı kıyıya gitmek olsaydı Tanrı beni bu adaya koyar mıydı sanıyorsun?"
Sayfa 34 - Türkiye İş BankasıKitabı okuyor
"Kaldıramayacağım tek şey, şu anda beni içinde bıraktığınız belirsizlik."
Sayfa 30 - Türkiye İş BankasıKitabı okuyor
Açlık. Açlık dört bir yanda hüküm sürüyordu. Açlık, yüksek evlerin dışındaki iplere ya da direk- lere asılmış içler acısı kıyafetlerdeydi; Açlık, bu kıyafetlerin kâğıttan, samandan, paçavradan ve tahtadan yamalarındaydı; Açlık, adamın testereyle kestiği her ufacık odun parçasında kendini tekrarlıyordu; Açlık, tütmeyen bacalardan aşağıdakileri seyrediyordu; Açlık, çöplerinde zerre kadar yiyecek bulunmayan, leş gibi sokaklarda şaha kalkmış bir dev gibi dikiliyordu. Açlık, fırıncının raflarındaki tek tük bayat ekmeğin üzerine kazılı olan kelimeydi; Açlık, sosis dükkânlarında satılan, ölü köpek etinden yapılmış yiyeceklerdeydi. Açlık, kuru kemiklerini, dönen silindirlerde kebap yapılan kestanelerin arasında takırdatıyordu; Açlık, çeyrek penilik çorba kâsesindeki kendine hayrı olmayan birkaç damla yağ içerisinde kızartılmış sert patates dilimlerinin her bir zerresindeydi. Açlığın ebedi varlığı her yerde ve her şeydeydi.
Reklam
Her insanın bir başkası için sonsuz bir muamma oluşu, üzerinde düşünülmesi gereken muazzam bir hakikattir. Gecenin bir yarısı büyük bir şehre girdiğimde, karanlıkta kümelenmiş evlerin her birinin kendine ait sırlar barındırdığını, bu evlerin her bir odasının bir sırrı olduğunu düşünürüm; orada çarpan yüzlerce, binlerce yüreğin her biri, en yakınındaki için bile bir muammadır!
Yaşam dediğin şey pek çok vedanın birbirine lehimlenmesinden oluşur.
Siz kadınlar şu gözlerinizle bin yaşayın, e mi? Sizin gözleriniz bir sorunun ancak bir yönünü görür: ya iyi ya da kötü. Bu da her zaman karşılarına ilk çıkan yöndür.
"...Belli belirsiz olmasına, çok uzaklardan gelmesine ve zar zor duyulmasına rağmen, yankılanan o seslerde, yüreğini kıpır kıpır eden bir şeyler vardı. Umutların yanı sıra şüpheler de kanat çırpıyordu yüreğinde; umudu, henüz tatmadığı bir sevgiye dairdi, şüpheleriyse, yaşamaya devam edemeyip bu yeni mutluluğun tadını çıkaramamaya dairdi; bu umut ve şüpheler göğsünü ikiye bölüyordu sanki. Yankılanan seslerin arasında, genç yaşında, vakitsiz girdiği mezarına yaklaşan ayak seslerini de duyuyordu..."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.