... Tanrım, bu kadın olmasaydı dünya(m) ne kadar boş, eksik ve yapayalnız kalacaktı? Onsuz bir Kuzguncuk, Üsküdar, bir İstanbul, onsuz bir Türkiye, dünya, bir evren düşünebilir miydim ben? Düşünmüş müydüm hiç! Olmuş muydum yokluğunda? Onun bana kattığı incelikler ve sürprizlerle dolu sevinç, yürek ağızda heyecan, umut edebilme enerjisi, yitirme korkusuyla uyarılma hali... Sürekli bir çıldırış durumu... Daimi yüksek kalma yorgunluğu... Hiç bitmeyecek oluş sevinci...Aldatılmayacağına inanmak masumiyeti... Ortada kalmak tedirginliği... Ve yeniden ona dönüş güveni... Bunları toplu halde bu kadar uzun süre hangi kadın bir erkeğe yaşatabilmiştir? Bir mucizenin bu kadar yakın ve sürekli olabilmesi ayrı bir destan konusu sayılmaz mı?
Aslinsan nasıl olunur?
Aslinsanı bir delilik, bir çıldırış, kayıp bir güç olarak nitelendirebilirler. Aslinsan şuan için anlaşılmaya müsait karşılanmayabilir. Kendi geleceğinden gelen bir yazgıdır. Aslinsan, evrensel terzi titizliğinde düşüncenin en karanlık, en derin ve en yalnız kuytusunda bütün tümel oluşumların bir bir seyre durduğu erdemlerin, mutlulukların; iyi ve kötünün; doğru ve yanlışın yakın bir vakitte mutlaka basit karşılanacağının özünde bir öngörüyle yol alır. Sırf bu sebepten bile olsa, bütün zincirlerin düşmanıdır. Eğer, Aslinsan olacaksa bir zincirin bir halkası, kopan halkasıdır, o. Zihinlere giydirilmiş idealar ve empoze edilmiş sükseler, Aslinsanın yetisinde miadını dolduruyor.
-Gürsel Özkır