İçme suyumuz tepelerin eteğinde Bizans devrinden kalma bir ayazmadan geliyordu. Yılda bir kez köylüler bu ayazmayı temizlerlermiş. Bana da haber verin nasıl temizliyorlar görmek istiyorum demiştim. Hafif bir yamaçtan ovaya indik.Güneş çok merhametsiz, toza toprağa bata çıka bir km kadar yürüdükten sonra bir tepenin eteğine gizlenmiş ayazma'ya vardık. İki delikanlı üstleri çıplak, altlarında birer beyaz don,ellerinde kovalar, maşrapalar, ağzı açık duran ayazma ya daldılar. Delikanlılar kovaları doldurup dipteki suyu dışarı attılar. Bir ara kovalardan biri elden ele geçti ve yerdeki bir leğene boşaltıldı. Leğende kıvrım kıvrım kıvrılan iki yılan. İkisinin de üsleri gri beyaz, kırmızı çizgili, gözleri peril peril parlıyor. Yaşlı bir yörük 'Bu suyun bekçileridir onlar. Eskiden beri varmışlar, sudaki börtü böceği yerler, suyu temizlerler' dedi. Yörük, daha sonra leğende ki yılanları besmele çekip 'Haydi aslanlarım,' diyerek ayazmaya bıraktı.
"Anılar belleğimizin bekçileridir, kalbimizi temizlerler, iyi bakın onlara."