352 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 34 hours
Orta Asya Türkleri'nin tarihi için Çin kaynaklarını okuyorsak; Avrupa Hunları, Sabirler, Avarlar , Bulgarlar ve Hazarlar gibi Doğu Avrupa Türkleri'nin tarihi içinde Bizans kaynaklarını okumalıyız. "İşte Bizans kronikleri içerisinde hacim ve önem itibarıyle ilk sırada yer alan, aynı zamanda Bizans tarihçiliğini zirveye taşıyan Theophanes'in kroniği" Theophanes'in hem dünyevî hem de dinî tarih bilgilerini bir araya getirmek suretiyle 810-814 yılları arasında kaleme aldığı kroniği, M.S. 284-813 yılları arasındaki süreci kapsamakta ve bir Dünya Tarihi niteliği taşımaktadır. Kroniğin en çarpıcı özelliği; sadece Bizans imparatorluk yıllıklarını değil, aynı zamanda Hıristiyan Doğu'ya ait kaynakları da ihtivâ etmesi, yine bu kaynakların büyük bir kısmının zaman içerisinde yok olması ve barındırdıkları bilginin bu kronik yoluyla günümüze ulaşmış olması gerçeğidir. Sadece Roma, Bizans, Türk, Arap ve İran tarihi için değil, aynı zamanda İslâm ve Hıristiyanlık tarihi için de hazine değerine sahip bir kaynak olarak Theophanes'in kroniği Avrupa Hunları, Sabirler, Avarlar, Bulgarlar ve Hazarlar gibi Doğu Avrupa Türkleri'nin yanı sıra Türkistan sahasında hüküm sürmüş Ak Hunlar hakkında da yoğun bilgi sunmakta, bu da kroniği Türk Tarihi açısından da eşsiz kılmaktadır.
Theophanes Confessor’ün Kroniğinde Türkler
Theophanes Confessor’ün Kroniğinde TürklerHatice Aydın · Kronik Kitap · 202136 okunma
Avrupa Hunları'nın menşei konusu klasik ve modern zaman tarihçilerini uzun süre meşgul etmiştir. Klasik Bizans, Låtin ve Ermeni kaynaklarında İskit, Kimmer, Massaget adları ile anılırken Süryani kaynaklarında Ostrogot olarak da anılmış olan Avrupa Hunları son 200 yıldan bu yana yapılan çeşitli değerlendirmelerde bazı ilim adamları tarafından Moğol, Türk-Moğol karışımı, Türk-Moğol-Mançu karışımı oldukları ya da Slavlardan geldikleri veya Germen soyuna bağlı yahut Kafkas kavimlerinden bir kol oldukları da iddia edilmiştir. Meseleye dair son durum ise Avrupa Hunları'nın aslında Asya Hunları'nın torunları oldukları ve bu gerçeğin son zamanlarda gerçekleştirilen araştırmalar neticesinde ortava konulan kuvvetli delillerle daha da berrak hale geldiğidir. Bu delillerden biri burada anılacak olursa; Avrupa Hunları'nın 355-365 yılları arasında alan topraklarını istila etmeleri hadisesinin, Roma imparatorluğu ve Çin'in coğrafi olarak birbirinden uzak olmalarına rağmen dönemin Çin kaynakları Bu ülkenin Hiung-nular tarafından ele geçirildiğini kaydederken, yine Çağdaş Roma tarihçisi Ammianus Marcellinus'un da bu hakimiyet olayını gerçekleştirenlerin Hunlar olduğunu ifade etmiş olması gerçeğidir.
Reklam
Dil ve Tarihle Türk adı, geniş bir coğrafya'da var olmuştur. Çin kaynakları ağırlıklı olarak Türklerle ilgilidir. Yine, Avrupa tarihi de Türklerle ilgilidir. 19. Yüzyıla kadar Türkler çıkarıldığında gerek Çin, gerekse Avrupa tarihi boşlukta kalır. Dünyada hemen her coğrafyada bulunan en fazla devlet ve imparatorluklar kuran Türkler, birlik ve bütünlüğü sağladığında güçlü, sağlayamadığında ise dağınık, sindirilmiş topluluklar olarak yaşamıştır. Bu bakımdan mensubu olduğumuz milleti her şeyden önce çok iyi tanımak, bilmek ve anlamak zorundayız.
Türk Tarihine Yönelim
Batı İlim aleminde her zaman ilgiyle takip edilen şarkiyat araştırmaları, coğrafi keşiflerin yapılması, ilim ve teknikte ilerleme neticesinde 18. yüzyıldan itibaren büyük bir hız kazanmıştır. Yeni bulunan yerler, Uzak Doğu, Hindistan, Orta Doğu milletleri üzerine araştırmalar sürerken dikkatler Orta Asya Türk tarihine çekilmeye başlamıştır. Çin yıllıklarındaki bigiler bu hususta başı çekerken, eski Grek ve Latin kaynakları, daha sonra Arapça ve Farsça eserler bunları takip ediyordu. Şarkiyatçılar büyük bir hızla bunları invelemeye koyulmuşlardı.
“İlluminati”, aslında aynı amacı günümüzde sürdürmekte olan bireylere ve gizli örgütlere yakıştırılmış bir addır. Gerçekte, örgü­tün varlığı 18. yüzyıldan çok eskiye dayanır. Yahudi münafıkların Kabala’yı icat etmesiyle, M.Ö. 6. yüzyılda Babil’de başlamıştır. Ancak kendi kaynaklarına göre İlluminati, bir zamanların kayıp kıtası Atlantis’te yaşamış
Himalaya kar yığınları Çin, Vietnam, Hindistan, Pakistan ve Bangladeş'in en temel su kaynağıdır ve o ülkelerin paylaşmak zorunda olduğu o kar yığınları ve su kaynakları giderek azalıyor.
Sayfa 430 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Reklam
300 yıl iyimser olmuş Führerim.
(Fransa) ordusunu, gittikçe artan bir ölçüyle büyük imparatorluğunun renkli ahalisinin kaynakları sayesinde kuvvetlenmesinden başka, zenciler tarafından istilasının Avrupa toprakları üzerinde bir Afrika devletinin doğmasından gerçekten bahsedebilecek bir surette seri yükselişler göstermesi de bunda rol oynuyor. Bugünkü Fransa'nın sömürge politikası, eski Almanya'nın politikasıyla mukayese edilemez. Fransa'nın gelişmesi şimdiki tarzda üç yüz sene daha devam edecek olursa son Fransız kanı, kurulmakta olan Afrikalı ve Avrupalı melez devletin içinde ortadan kalkacaktır. Çin'den Kongo'ya kadar uzanan bağımsız bir yerleşme arazisi vücut bulacak ki devamlı bir melezleşme tesiri altında ağır ağır oluşan aşağı bir ırkla dolu olacaktır. Fransız sömürge politikasını eski Alman politikasından ayıran vasıf da budur. Alman sömürge politikası, bütün yaptıklarımız gibi hep yarı tedbirlerden ibarettir. Ne Alman ırkının iskan topraklarını genişletti, ne de canice olmakla beraber zenci kanına müracaat suretiyle Reich'in kuvvetini takviye etme teşebbüsüne kalktı.
Sayfa 496Kitabı okudu
Mukan Kağan
Gök Türklerin en parlak dönemi Mukan Kağan zamanında yaşanıyor. Her şeyden önce Mukan Türk birliğini sağlamayı başarmıştır. Orta Asya'da ve Karadeniz'in kuzeyinde ne kadar Türk kökenli boy varsa hepsini bir bayrak altında toplamayı gerçekleştirmiştir.(...) Töreye sadık kalmış Gök Türk Kağanlığını sağlam temeller üzerine oturtmuştur. Çin kaynakları onun döneminde Gök Türk sınırlarının 15 milyon kilometrekareye ulaştığını bildirir. Cesur kişiliği, askeri işlerde çok yetenekli oluşu, planlamacılığı, yürüttüğü olağanüstü dış siyaset başarısı onu en başarılı kağan konumuna oturtur. Mukan Kağan, amcası İstemi Yabgu ile birlikte Gök Türk Devleti'ni siyasi ve askeri açıdan çok ileri bir düzeye taşımıştır.
Hunlar (Türkler)
Hunların Türk olduğu çok açıktır. Bunu Gök Türkleri anlatan Çin kaynaklarının verdiği bilgilerle doğrudan açıklayabiliriz. Hunlarla ilgili bu tartışmalı konuda bugünkü iddia şudur: "Hunlar Moğol'dur." Ancak onlar Moğol değildir. Zaten Hunlar zamanında Moğolların ataları hakkında net bilgi elimizde yoktur. Bozkırların ilk imparatorluğu olan Hunların atalarını 259'lara 270'lere götürmemiz mümkündür. Bu dönemin kaynakları, kaplumbağa kabukları, kemikler, bambu veya ipek üzerine yazılarda vardır. Ama bunun dışında çok kesin bilgi yoktur. 1500 yılı geçen süreden sonra Hun tarihini MÖ 315'ten itibaren açık bir şekilde öğrenebiliriz. Bulunan kayıtlardan, çizilen insan tiplerinden Hunların Türk oldukları da anlaşılmıştır. Zaten daha sonraki kaynaklar Gök Türkleri, Uygurları, Kangıları ve diğer Türk boylarını anlatırken Hunlara atıf yapmaktadır. Onların Türk olduğunu açıkça yazmaktadır.
208 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 7 days
Türk Tarihi'ne damga vuran 4 topluluk
Türk Tarihi'ne damga vurmuş 4Türk topluluğundan bahseden bu kitabı ben çok beğendim ve Türk Tarihi'ne ilgi duyanların da çok beğeneceğini düşünüyorum. Doç. Dr.
Hayrettin İhsan Erkoç
Hayrettin İhsan Erkoç
Eski Türk yazıtları, Çin Kaynakları, İslami kaynaklar ve Tibet kaynaklarından yararlanarak Türk Dünyası Tarihi'ne ışık tutmuş. Ben kitabı okurken, edindiğim bilgiler ile Kırgızların, Türgişlerin yapay zeka ile resimlerini oluşturmaya çalıştım. Kırgızlar için çok detaylı bir tasvir vardı ve oluşturduğum resimler ile tarihe eğlenceli bir yolculuk da yapmış oldum. Kitabın çok geniş bir kaynakçası var. İhsan Hoca her bilgi için dipnot düşmüş. Titiz bir çalışmanın ürünü.
Yeniseyden Seyhuna Türkler
Yeniseyden Seyhuna TürklerHayrettin İhsan Erkoç · Kronik Kitap · 202149 okunma
Reklam
Çin kaynakları çoğu zaman Türklerden bahsederken “Asker” kelimesini kullanmıştır.
çin kaynaklarında adı hsiung-nu'nun aslının hun olduğunu ve bu adla tanındığını ve ülkemizde kabul böyle gördüğünü biliyoruz. m.s. 311 yılında çin'in başkentlerinden lo-yang'a giden soğd ticaret heyetinden bahsedilmesi dolayısıyla söz konusu bir soğdça mektupta hun ismi hsiung-nu'ların karşılığı olarak geçmektedir. bu da hun isminin orjinalini açığa çıkaran bir bilgi olmuştur. aslına bakılırsa çin kaynakları hunların atalarını çok eski devirlere götürürler. zaman içerisinde onları sadece Hsiung-nu değil, "hu-chu, hsien- yün, yen- yün, jung-ti" gibi çeşitli isimlerle kaydetmişlerdir. belki de tam açık olmamakla birlikte yazıldığı devrin çincesine göre farklı okunuşlar da söz konusu olabilir. hatta shang devrinde Kuei-fang adı da bunlara ilave edilmiştir.
Sayfa 27 - kronik kitap, 2. basımKitabı okuyor
biz avrupa tarihçisi gibi değiliz; sadece julius caesar'ı, tacitus'u okuyarak ve germanya'nın milat sıralarındaki durumunu kavrayarak tarihimizi kısa sürede öğrenemeyiz. bugün bir alman'ın, bir fransız'ın, bir britanyalı'nın kaynakları romalılardır; onları okurlar, öbür diller zaten yazısız dillerdir. ama eldeki kaynaklar işlenmiştir, kolaydır. tarihte her zaman boşluklar vardır ama söz konusu kaynaklarla kolay duvar örülüyor. türkçe öyle değil, ilgili tarih içinde henüz üzerinde tartışılmamış çin, hind ve iran epigrafik ve paleografik malzemesi çoktur. bunun yanında sanskritçe, eski pahlavi dili gibi dillerde okumalar yapmak lazım. kurgandan (mezar) halı çıkıyor mesela; gel de o halının yerini tespit et. oradaki kavim söz konusu halıyı kullanmış ama kavmin tavsifi kolay iş değil. tarihçiliğimizin bu bakımlardan çok büyük problemleri var
Sayfa 37 - timaş yayınları, 3. basımKitabı okuyor
Hun kanunlarında bir kişi eğer adam öldürmek maksadıyla bıçağını sı­yırırsa idam edilir. Hırsızlık yapanın mailarına el konulur. Bir suçluya hafif bir ceza verilecekse bir uzvu ezilir. Ağır ceza verilecekse idam edilirdi. Hapis müddeti on günü geçmezdi. Mahkumların sayısı ancak, birkaç kişidir. Hun sosyal hayatını düzenleyen kanunlar, Çin'deki gibi karışık ve zor uygulanır değil, kısa ve kesin hükümlerdi. Cezaların ağır olması caydırıcı gücü ve milletin erdem sahibi olmasını, suçluların sayısının çok az olması sonucunu doğuruyordu. Bu konuyu Çin kaynakları "mahkumların sayısı ancak birkaç kişidir" ifadesiyle açıklarlar.
İlk Çin galibiyeti MÖ 127 yılında gerçekleşmiştir. Bu yılda General Wei Ching ordusuyla Yün-chung'dan Lung-hsi'ye doğru sınırdan geçti. Ordos'taki toprakları aldıktan sonra Wu-yüan ve Shou-fang garnizonlarını kurup, bölgeyi iskan etmek için yüz bin Çiniiyi yolladı. Bu tarihten sonra Ordos tamamen Çin' e bağlandı. Böylece Hunların ekonomik rezerv kaynakları ellerinden çıkıyordu.
652 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.