Hayat bir an içinde, ona, en çıplak ve en kaba haliyle görünmüştü. Bu dünyada her şey ne bayağı, ne beyhude, ne kirliydi!.. Bu dünyada güzellik bir hayal, sezgi bir efsane, asalet ve zarafet, insanın üstünde hafif bir cilaydı. En güzel bir yüze bir iskelet ifadesi vermek için iki gecelik bir uykusuzluk, bir sevgiyi bir alışverişe çevirmek için birkaç paket iskambil kağıdı, en zarif adamı bir dilenciye döndürmek için üç yüz elli liralık bir borç kâfiydi.
Bulanık Ezber Kalabalığın uzun sürmüş sözüne Mine çiçeklerinden bir merhem edindim. Limonların denize gamzeler açtığı Bir sokağı dünyaya ekleyip duruyorum. Ay masalı, kum masalı, nar masalı Yalnızlığı seviyorum sessizce. Denizden çocuk, dağlardan çıplak Bir zaman oluyor kalbim Sitem yok, diyorum, hayatıma değmiş hiçbir hayata. Gözlerim kocaman atkestaneleri Kime baksam, ıhlamurlar içinde Bir şehir düşüyor kirpiklerimden. Yetmedi ölüme bunca ayrılık Bütün sevdiklerim bulanık bir ezber Sonsuzluğu öğreniyorum unutarak. Nerelerde bıraktınız şaşırma güzelliğimi Ey çocukluğun inanan yaşları...
Sayfa 97 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Reklam
🌠 Sanıyor mu ki umrumda? dememin sebebi bir zamanlar umursadığıma kırılmış olmam. Kendime kırılmış olmam en çok. Şimdi umursamıyorum tabi. Yine de bazen bir şakamda, bir hatırayı anlatma biçimimde, bir dükkanın camında, karanlık bir odadaki beyaz yatakta, dolaptaki sebze yemeklerini saklayan cam kaplara uzanırken birden fark ediyorum. Aynı değilim. Özüme dair bazı bilgileri görmezden gelerek ve onaylanma, kabul görme, sevilme, tutulma, başarılı olma adına gerçekten içinde iyi durmadığım bazı ceketleri giyerek yaşadığımı anlıyor ve ceketleri usulca çıkarıyorum. Birini düşünesim yok. Hayallerim, ümitlerim ve korkularımdan çıplak kalmışlığım var. Korksam da öleceğimi bildiğimden, yaşamak zorundayım şimdi.🔇
Burada kısmetten ne kadar korkuyorsak, orası için o kadar ona bağlıyız. Elimizden başka ne gelir ki?"
Çok hoşuma giden bi alıntı sizinle paylaşmak istedim.
Musa Ebu Cafer Hoca bigün kaldığımız yere gelmişti. Havada İHA vardı ama biz sesi uzaktan geliyor diye çok dikkate almamıştık. Musa Hoca'da Allah razı olsun nasihat ediyordu. Bizde pür dikkat dinliyorduk. Sonra aniden sessizliği yaran bir uçağın dalış sesi geldi. Dedik: "tamam, herşey buraya kadarmış." Kelime şehadet getiremeden uçak çok yakınımızı vurdu. Hatta biz sandık füzeleri bize attı ama "Allah isabet ettirmedi" dedik. 2.uçak gelmeden çıplak ayakla kısa bir maraton koşusu yapıp:) sığınaklara geçtik. 2.uçakta aynı yeri vurunca dedik: "tamam, hedef biz değiliz" tabii sonra aklımıza hoca geldi:) "Hoca nerde? Hoca nerde?" Elhamdulillah hocada bir yer bulmuş kendine... Sonra Musa Hoca sığınaktan çıktı. "İki sohbet anlattık diye hoca mı olduk" dedi:) tebessüm ederek: "çekirge bir atlar, iki atlar, üçüncüsünde n'olcak bakalım" dedi. Tabi Musa hoca bunu tebessüm ederek anlattı ama biz o an hüzünlendik. Çünkü daha öncede Musa Hoca uçağın vurduğu bir binadan sağ çıkmış elhamdulillah... Birkaç gün sonra Musa Hoca tekrar ziyarete geldi. O gün hiç unutmuyorum dünyayı, şehadeti, cenneti... anlattı. Ben hayatımda yaşadığıma hiç o kadar pişman olmamıştım. O gün o sohbeti sedirlerde oturup, cennette dinlemek vardı...
Yürek, bazen çok tehlikeli bir şey!
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.