Süslenmelerine kuşkuyla bakıldı. neşeli bedenleri ya da giyecekleri, incitilme ve cinsel saldırıya uğrama tehlikelerini arttırdı. Sırtlarındaki elbiselerin bile onlara ait olduğu söylenemezdi.
Çocuklarını istismar eden ana babalara yalnızca "katı" denildiği; iliklerine kadar sömürülen kadınların ruhsal yaralanmalarına "sinir krizi" adı verildiği; sımsıkı korselere sokulan, sımsıkı gemlenen ve dizginlenen kadınların "edepli", "zarif" görüldüğü bir zamandı ve hayatın sayılı anlarında yakalarını kurtarmasını beceren diğer kadınlar ise "kötü" damgası yediler.
Mavisakal'ın bütün "meraklı" eşlerini öldürmesi, yaratıcı dişinin, her türlü yeni ve ilginç hayatı geliştiren potansiyelin öldürülmesidir. Yok edici, kadının vahşi doğasını pusuya düşürürken özellikle saldırgandır. En iyi olasılıkla onu küçümsemeye ve en kötü ihtimalle de kadının ona ait içgörüleri, esinleri, azmi vb ile
Yaratıcı hayatın ana damarı, özü, beyin kökü oyundur terbiye değil. Oynama itkisi bir içgüdüdür. Oyun yoksa, yaratıcı hayat da yoktur. Uslu olunursa, yaratıcı hayat olmaz. Sessizce oturulursa yaratıcı hayat olmaz. Sadece ağırbaşlı bir şekilde konuşulur, düşünülür, davranılırsa çok az yaratıcı özsuyu ortaya çıkar. Kadınların garip olanı aşağılamasını; yeni ve olağandışı olandan kuşku duymasını; ateşli, coşkulu, yenilikçi olandan kaçınmasını, kişisel olanı kişisellikten arındırılmasını yüreklendiren herhangi bir grup, kurum ya da örgüt, bir ölü kadınlar kültür istemektedir.