Sonbahar’da ağaçlarının dallarından kopup rüzgarda süzülen yaprakların bile bir amacı vardı: yere varmak. Belki rüzgar onları sağa sola savurup bunu geciktiriyordu ama eninde sonunda amaçlarına ulaşıyorlardı. O an anladım ki benim amacımın niteliği bir yaprağınkiyle yarışır hale gelmişti. Bu kadar kötü durumda olduğumu ya yeni farketmiştim ya da yalnızca kendimi kandırıp yüzleşmekten korkmuştum. Bazen kendime bile inanamıyorum ve yaşantıma şüpheli bir şekilde tavır alıyorum çünkü insanın kendini oyuna getirmesi çok kolay.
~m.dkmc
Keşke tüm ömrümü satabilseydim, nasılsa yaşamaya değer bir şeyim yok. Adi ömür, yavaş yavaş tükenen ve bana yaşamaya değer bir şey sunmayan. Keşke seni alıp paramparça edebilseydim, keşke seni üç kuruşa satıp sonra da o üç kuruşu bir dilenciye verip kendimce hayır işledim zannedip gururlansaydım. Ahh ne kadar yazık bana, seni yaşamak zorundayım tıpkı bir çiçeğin yaşaması için gerekli karbondioksiti alması gibi, mesele şu ki oksijen bana acı veriyor.
~m.dkmc
Galiba bitiyorsun; aklımda, kalbimde, hayallerimde ve en önemlisi umutlarımda. İçimde çok garip bir sevinç var, bittiğin için değil ondan eminim, sebebi elimden geleni yapmamın bana verdiği pişman olmama hissi. Pişman değilim çünkü elimden geleni yaptım.
~m.dkmc