Şimdi bu belâ ki çâre müşkil Bîmâr zaîf ü derd kaatil Besbellü ki derd-i Aşk'dır bû Bir râh-neverd-i Aşk'dır bû Mahbûb deyince oldı hâmûş Aşk adını eylemiş ferâmûş Bir nesne mi var ki olâ mübhem Aşk olmasa hiç olur mı bû gam Liykin buna tesliyet gerekdir Bû gonceye terbiyet gerekdir ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~ Şimdi bu, öyle bir belâ ki çâresini bulmak zor. Hasta zayıf, dertse öldürücü. Besbelli ki bu dert, aşk derdi. Bu çocuk, aşk yoluna girmiş, yol alıp gitmede. Sevgili der demez sustu; Aşk adını bile unutmuş. Bir nesne var mı ki gizli kalsın; aşk olmasa bu gam olur mu hiç? Fakat bunu tesellî gerek; bu gonceyi yetiştirip geliştirmeli.
Sayfa 210
Bu sedir ağacının dibinde, kör birini öldürdüğüm gerçeğini aniden anımsadım. Bir katil olduğumu ilk kez fark eder etmez, sırtımdaki çocuk bir anda Jizō heykeli gibi ağırlaştı..
Sayfa 35 - Tokyo MangaKitabı okudu
Reklam
Para Herşey Değildir...
Fikri Bey her şeyi parayla alabileceğini düşünüyordu. Elbette ki çokça yanılıyordu.
Sayfa 73 - Taze kitapKitabı okudu
Çocuk Edebiyatı
Çocuk edebiyatını çocuğun gerçekliğini dikkate alıp onu özne kabul eden; her yaş düzeyinden okuyucuya seslenmekle birlikte hedef kitlesi çocuklar olan; eğitirken edebiyattan taviz vermeyen bir geçiş dönemi edebiyatı şeklinde tanımlamak mümkündür (Yılmaz, 2020).
Sayfa 496 - Asos YayınlarıKitabı okudu
Kolay değildi babadan, anadan nefret etmek. Nefret ettiği halde yine de onlardan sevgi dilenen bir çocuk gibi, kırk beş yaşında, evet, kırk beş yaşında bir çocuk gibi yanlarında yörelerinde dolanmak, kendini beğendirmeye, sevdirmeye çalışmak, yaptığı her şeyi içindeki öfke ve nefret duygusuyla hep o küskün halle yapmak, büyüyememek, tam olamamak, kendini ait hissedememek, güvensiz ve tedirgin baba evi ziyaretlerinde susmak, susmak ve durmadan susmak kolay değildi. Bunların hepsini Besim Usta bilirdi. Sırtını dayayabileceği bir babaya öyle ihtiyacı vardı ki, yıllar boyu ördüğü bütün duvarları kendine baba diye ördü. Her ördüğü duvarın önüne çöküp yaslanır ve bir yorgunluk sigarası içerdi. Ben yaptım, elimin emeği, alnımın teri der ve yaslanır; sırtındaki o elin yokluğunu tuğlalarla, duvarlarla doldurmaya çalışırdı.
''Aslında Hiç Parmak Kaldırmadım.!''
''Ortaokulda, Nimet Kolçak diye bir edebiyat öğretmenimiz vardı. Eski soyadı Nimet Karayel. Tarih romanları yazarı M. Sami Karayel'in eski eşi. Bilecik Ortaokulu'nda parasız yatılı olarak okuyordum. Öğretmenimizin ufku çok genişti. Şimdi düşünüyorum geriye doğru, gerçekten, edebiyat bilgileri çok sağlamdı. Bir sözü kalmış bende. O, benim için biraz iteleyici oldu. Bir tanım: ''Hüseyin Cahit Yalçın sıcak bir yazardır; Falih Rıfkı Atay ise, çok usta, çok daha ayrıntılara inebilen, ama soğuk bir yazardır.!'' Bu tanım bende kalmış. Öğretmenimiz böyle biriydi..''
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.