Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
EĞİTİM MARTAVALI Richard Dawkins, yıllar önce şöyle bir tespitte bulunmuştu: “Dünyadaki bütün Müslümanların aldığı Nobel ödülü sayısı, Cambridge Üniversitesi’nin Trinity Kolej’inden mezun olan öğrencilerin aldığı Nobel ödülü sayısından daha azdır.” Yani koskoca ülke, sadece bir kolej kadar düşünebilen adam çıkaramıyor. Bu olayın sebeplerinden biri bence şudur: Mesela bir grup öğrenciye test verdiğinizi düşünün. Siz, bu testin cevaplarını, çocuklara testle birlikte verirseniz çocuklar, bu testi çözerler mi? Hayır çözmezler! Aynı bunun gibi, çocuklara “Her şeyi Tanrı yarattı,” diyen bir zihniyet, aklı sıra çocuklara evrendeki bütün soruların cevabını veriyor. Dolayısıyla çocuklar, evrene veya yaşama dair hiçbir şeyin üstüne düşünme gereği duymuyorlar. Yani, merak duyguları köreliyor. Ve ortaya hiçbir şey üre- temeyen, sürekli tüketen zihinler çıkıyor. Neticede zekâ dediğiniz şeyin yakıtı merak, yani öğrenme hazzıdır. Hazır cevaplar, merak duygusunu öldürür ve zihni tembelleştirir. Dolayısıyla, bir kafada soru işaretinin oluşmaması, o kafada cevabın oluşmamasından daha kötüdür. Çünkü zihin, o zaman bir kendini tekrarlama ya da durma noktasına gelir. Müslüman toplumlar bu anlamda kötü bir şöhrete de sahiptirler, kendileri soru soramadıkları gibi soru sorabilen zihinleri de sürekli bastırmışlardır ve ortaya böyle, derinliği olmayan yüzeysel zihinler çıkmıştır. Yani demem o ki bu sistem, bu haliyle, kendi kendisini ısıran bir yılan gibidir.Ağzındakini ne yutabilir ne de tükürebilir
Sayfa 12
Zırva
... millet gelip karnınızın üstüne bir sürü çiçek filan koyacak, daha bir sürü zırvalık. Öldükten sonra çiçeği kim ne yapsın? Yani...
Reklam
Dert üstüne söylüyorum, aşk üstüne, ölüm, yokluk, verem, sıtma üstüne, bebeler, çocuklar üstüne, yalnızlık, gurbet, harap olası dünya, zulüm üstüne söylüyorum. Allah acı, yokluk göstermesin sana.(bana)
Köy Enstitüleri açıldı. Gün yüzü görmemiş köylerden çocuklar gelip doluştular oraya. Yeni bir okuma türü, yeni bir hayat... Bozkır bir canlandı, Türk milleti ayağa kalkıyordu. Yüzyıllık uyuşmuşluğundan utanıyordu. Çocuklar, Enstitüye türküleriyle, oyunlarıyla, sesleriyle, güzel görenekleri, gelenekleriyle geliyordular. Gerçekten bu topraktan olan ne varsa biraz daha güzelleşiyordu. Yobaz, milliyetçi kisvesine girip, ağa kisvesine girip, politikacı olup Enstitülerle savaşa başladı. Onu yıktı. Hani milliyetçiydiler ya! Milliyetçi insan, gün ışığına kavuşan bir milletin çocuklarına, onların yaptıklarını reva görür mü? Bütün mesele gerici, sömürücü düzen sarsılmasın... Ne olursa olsun halk sömürücülerin elinden kurtulmasın.
Sayfa 39 - Umutsuzluğa Düşmenin Gereği YokKitabı okudu
Öyle boka battık öyle güçlendik ki
Sol kolumda ikide bir kanayan yarayı durduramamak.........................., yaranı yaramın üstüne koysana sürtsene biraz Beni şu pis hükümdarlardan daha gerçek daha güzel acıtsana Yapsana n,olur beni kurtarsana
"Gençlerin yüzü yaşlılarınkiyle aynıydı. Çocuklar acının ses verdiği birer cüce gibiydiler. Bir yanda açlık dumanı tütmeyen bacaların üstüne yuva yapmış, ekmeğin kırıntısı bile bulunmayan fırınları işgal etmişti. Bir yandan da kırbaç sesleri, süvariler, köylülerin başlarını eğerek bekledikleri efendileri ve açlık, işkence, ızdırabın dolu olduğu büyük şatolar. Açlıktan ölen insanların rastgele toprağa gömüldüğü, mezarların yerlerini belirlemek için tahta parçası bile bulunmadığı büyük bir yoksulluğun yaşandığı yıllardır."
Reklam
Çocuklar ağlarken ben gülemem
Yaradılışım karanlıktan çok aydınlığa, acıdan çok sevince... Ne çare, ne çare ki sevinmek gelmiyor elimden.
Sayfa 43 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Ne diyeyim ki,:((
Köy Enstitüleri açıldı. Gün yüzü görmemiş köylerden çocuklar gelip doluştular oraya. Yeni bir okuma türü, yeni bir hayat... Bozkır canlandı, Türk milleti ayağa kalkıyordu. Yüzyıllık uyuşmuşluğunfan utanıyordu. Çocuklar Enstitüye türküleriyle, oyunlarıyla, sesleriyle, güzel görenekleri, gelenekleriyle geliyordular. Gerçekten bu topraktan olan ne varsa biraz daha güzelleşiyordu. Yobaz, milliyetçi kisvesi en girip, ağa kisvesine girip, politikacı olup Enstitülerle savaşa başladı. Onu yıktı. Hani milliyetçiydiler ya! Milliyetçi insan, gün ışığına kavuşan bir milletin çocuklarına, onların yaptıklarını reva görür mü? Bütün mesele gerici, sömürücü düzen sarsılmasın... Ne olursa olsun halk sömürücülerin elinden kurtulmasın.
Sayfa 39 - Umutsuzluğa Düşmenin Gereği Yok, 18.02.1962Kitabı okudu
Bir bilge der ki : “ ben öğrencimin, vaktini top oynamakla geçirmesine razıyım; hiç olmazsa Gürbüzleşir. Biliyorum, çocuğu bir şeyle uğraştırmak gereklidir, ve boş oturmak çocuklar için en büyük tehlikedir. Öyleyse ne öğrensinler diyeceksiniz; bu da sorulur mu? Adam olunca ne yapacaklarsa onu öğrensinler; unutacakları şeyi değil.
Sayfa 27 - İşbankası, 6. Basım Temmuz 2016, çev: Sabahattin EyüboğluKitabı okudu
Cevabı az sonra :))
Musa da onun resimlerini çok görmüşse de yüzünü hiç görmemişti. Yine de onun yüzünü görmenin gerekli bir şey olmadığı kanısındaydı, İngilizlerle el ele çalıştığı üstüne yıllarca edindiği bilgiler, padişahın önemini onun gözünde gereği gibi düşürmüştü. Öğretmenler de, çocuk­lar da Yunanlıları denize döken Mustafa Kemal İstanbul'a gelirse Padişah Vahidettin ne olacak diye düşünüyordu, buna bir türlü karşılık bulamıyorlardı.
Sayfa 106 - heyamola yayınları, İlk Basım Mayıs 2005Kitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.