Ölüm üzerine düşünmek, kelimeleri birleştirmek en zor şeydi. 6 Şubat 04.17 tekrar hatırlattı.
“Bugün, Münevver halam öldü. Çocukluğumu hatırladım, ağaçtan çardağı olan o köy evini. Merdivenlerin kenarında duran çiçekleri, tavan köşelerindeki kırlangıç yuvalarını. Plastik sandalyeleri hatırladım, salonun ortasına kurulu odun sobasını, o sobada pişen çörek kokusunu hatırladım. Evin arkasında duran yeşil ekinleri, yokuş aşağıda topraktan çıkan tertemiz suyu hatırladım. Evin yanındaki küçük ahırı, o ahırda duran inekleri, semerinde odun taşınan emektar eşeği hatırladım. Hayat, o yokuşun sonunda kavuşulan kaynağa ulaştıktan sonra bir avuç suyuyla doyacak kadar kısa, hayat o ekinlerin büyüyüp buğday olup kuruyup un olup da ekmek niyetine soframıza geldiği kadar kısa sürüyor.
Hayat, merdiven kenarındaki çiçeklerin bir anlık soğuk havada yapraklarını döktüğü gibi gaddar, yıllarını verdiğin büyüttüğün ağaçların, bahçenin sensiz de yaşamına devam edeceği kadar unutkan.
Hayat çok kısa.
17 Ocak 2022 22.20”