Çocukluğumuz üzerine kâbus gibi çöken eski kuşaklar, bilinçli yıllarımızı da elimizden almayı başaramayacak. Biz mutlu isek, mutlu olmayı istediğimiz ve bunun için çaba harcadığımız için mutluyuz.
Çocukluğumuz üzerine kâbus gibi çöreklenenler, bilinçli yıllarımızı elimizden alamayacaklar, kendi çaresizlikleri sıkıntıları bize kendi mutluluklarımızı çok görerek tepemize atamayacaklar. Ben kimseye acımıyorum.
çocukluğumuz kadar yakın o mart gününü anımsamak istiyorum, çünkü bellegimiz tam da böyle bir şeydir: Şunun ya da bunun altını çizer ve böylece yaşam ve ölümle aynı anda karşılaşır, aslında belki de hiç önemli olmayan tek bir anı kaydeder; fakat bellek, o an'a, olmuş olanın anlam ve suresini bahşettiği ve insan varlıgının sebebini dogaya, ölum ve yaşamın ötesine, degiştirilemez olana bagladıgı için, o mart günunu anımsamak istiyorum; diger günlerden pek farklı olmamasına ragmen, yine de kendine ait bir anlamlılıkla dolu olan o günü.
Belki bir tek çocukluğumuz dışında dış görünüşümüzle tam olarak düşüncemizi yansıtmaya değil, arzuladığımız şeyi ele geçirmemizi en uygun tavır olarak gördüğümüz tavrı yansıtmaya çalışırız.
İşte bu tilkiler gibi daha pek çoğu savaştan kaçıp, göç edip geldiler buralara. Ama bilirsiniz, biz hayvanlar yabancıları pek sevmeyiz. Bir kere onlar başka bir dil konuşurlar, ne dediklerini anlamak güçtür. Yabancılara güvenemeyiz çünkü onların ihtiyaçlarını bilemeyiz. Beraber büyümediğimiz için aynı şeylere gülemeyiz, aynı şeylere gülemediğimiz hayvanlarla aynı şeylere üzülemeyeceğimiz kesindir. Hem nereden belli çocuklarımıza saldırmayacakları, bizi yiyip bitirmeyecekleri, anca kendimize yeten kaynaklarımızı tüketmeyecekleri? Üstelik çocukluğumuz savaş hikayeleri dinlemekle geçti. Evet, çocukluğumuz dedim. Hayvanların çocukluğu olmaz mı zannediyorsunuz?
Diyeceğim şu ki, gaibe karışan hayalettir çocukluğumuz. Kimi zaman matem havasında ,kimi zaman nostaljik içlenmeyle yad ettiğimiz çağ, zannedildiği gibi çocukluğumuz değil, bağrımızda saklı çocuksuluğumuzdur.