“Sözcükler en az noktalar kadar büyüleyici, sözcükler tıpkı müzik gibi ruhun drenajı. Orta ikideyken kasığımda çıkan çıban için drene etmemiz gerek demişti Kaya Amca. Yani? İçindeki irini akıtacağız. Çok canım yandı çıbanı keserken, ama bitince acaip rahatladım. Sözcükler de aynı öyle, alkolle sterilize edilmiş neşter sanki, çok acı veriyor ama insanın içindeki irinin de akmasını sağlıyor.”
Şimdilik sağım. Hayattayım, elimde kalana hayat denirse. Ama bir gün, belki de çok uzakta olmayan bir gün, ölüp gideceğim. Suyun dibine inen bir taşın yüzeyde bıraktığı dalgalar gibi yavaş yavaş silinip gidecek izlerim bu dünyadan. Geriye hiçbir şey bırakmadan, ne olup bittiğini dahi anlamadan çekip gideceğim. Hiç yaşamamışım gibi, hiç var olmamış, bu kocaman göğün altında bir nefes dahi almamışım gibi, kaybolacak varlığım.
Reklam
Hiç silinmedi sesi kulağımdan. Kokusu da. En çok kokusunu özledim. İnsan gibi değil, başka bir şey gibi, bir yer, bir zaman, bir duygu gibi kokuyordu babam.
Ortam şiire acaip müsait Efendimiz, Acaip bir atmosfer yarattınız Kar yağdı, yüzümün yolları kapandı. Hayır, tuzlama çalışması yapmıyorum Efendimiz. Ne bir kimseyi göresim var, ne konuşasım bir kimseyle Hayır, insanları sevmiyorum efendimiz Çok soru soran bakkalı, işgüzar sekreteri Pantolon ağlarından dakikalar fırlayan kart zamanparaları... Hayır, hiç kimseye acımıyorum Efendimiz. Kendimi de ağ lak suratımı görmemek için Çokonat reklamına gönderdim. Arınmadan gelmesin.
Sayfa 51
Tekinsiz
birileri beyazların çok ulaşamadığı yerlerde insanların sadece yaşlanınca öldükleri devleti ve kederi odalarına almadıkları sınırın ötesindeki o yere dair bir şeyler yazmışlardı yalan söylemiş olamazlardı acaip kalındı o kitap ayrıca atım şahitti ve çalılar daha ne olsun
Çok güzelsin. Öyle güzelsin ki, dildeki hiçbir kelime karşılayamıyor bunu layığınca.
Sayfa 181Kitabı okudu
Reklam
Hayat da aşk gibiydi, çok kurcalayınca muhakkak yaralanacak bir şey bulunuyordu.
İnsanın her şeye böyle çabucak alışabiliyor olması çok ürkütücü değil mi?
Acaip
خَيْرُ الْقُلُوبِ أَحَبُّهَا Kalplerin en hayırlısı, en çok özlem duyandır.
Utanman çok başkaydı senin. Donatıldığın güzellikler yüzünden biz diğer ölümlülerden özür diler gibiydi utanman.
Sayfa 83 - GüzinKitabı okudu
Reklam
O zamanlar böyle kilolu değildim ama…” Senin kadar hayat pınarından içen, dünyayı avuçlarının içinde şefkate muhtaç bir kedi yavrusu gibi tutan birinin, şu aptal komplekse kapılmasını çok yadırgıyordum. Öyle güzeldin ki, dert ettiğin bu şey, küçük, minicik bir nokta kalırdı güzelliğinin yanında. Hem sadece sana görünen, benim gözümün asla seçemediği bir nokta. Milyarlarca yıldızdan örülü semada milyarlarca yıl önce sönmüş bir yıldızın bize ancak vuran belli belirsiz ışığı gibi. Varla yok arası.
Sayfa 80 - GüzinKitabı okudu
çünkü çantasında sosyal fobi taşıyan bir avukat kadar mutsuzdum..
kesinlikle kesin bir dil­le ümidi reddettim. buna bir gün karşıdan karşıya geçerken karar verdim. çünkü çantasında sosyal fobi taşıyan bir avukat kadar mutsuzdum. çünkü çok çalışmam gerekiyordu ve depresyona gir­meye vakit bulamıyordum. depresyona girememek nedeni ile çünkü öyle lop yumurta gibi. içimde kaskatı duran bir şeylerin varlığından kimseye söz etmiyordum. adliyelerde Kafka'nın ruhu­na fatiha okuyarak dolaştığım günlerdi. çünkü çok içlenmiştim. çünkü gücüm, gücüme gitmişti. gül ağacım çünkü. ısrarım çünkü yaşamaktaki. gücüme gitmişti. çünkü. illaki yaşayacaktım. içlen­miştim. içli bir şey olmuştum. bağırmaya yakışmamıştım. ve zati yeterince bağırmıştım. salladığında buzların sesine alışmıştım. çok yürümüştüm. otuz altı numara ayaklarım bile bu dünyayı adımlayıp durmamı acaip karşılamıştı. buna hayret etmiştim. buna çok sevinmiştim. çok hayret etmiştim. ve sesi hayaletle iyi gider diye hayret eden bir şair değildim. hayalet gibi gezdim. yaprakla­ rın düşerken attıkları çığlıkları duydum. metruk evlere emrettim ve tuğlalar fırlattılar şiirin kafasına.
Orhun! Düş ülkesi. Türklerin öz yurdu, ana yurdu, doğum yeri, kanı, canı; Ötüken'in merkezi... Orhun! Efsanelerin, destanların kenti! Hun, Orhun'suz öksüzdür. Orhun, Hun olmadan yetim! Bir dönem Türk kanı taşımayanların adım atması yasaktı Orhun'a. Şimdi Orhun'dan uzak tutulan Türk! ...Herkes baş olma derdinde. Bunun için Çin'e uşaklık etmeyi bile kabul ediyor. Çok yazık! ..."Yirmi altı devlet aldım!" demişti Mete Tanhu "Yay kullanan bütün kavimleri Hun yaptım!" demişti. Çiçi de yapacaktı bunu. İlerliyordu Çiçi Han ın ordusu. ...İyi bir eğitimden geçmişti Elçi Yin-şü. Bütün barbarları! incelemiş, tarihlerini okumuştu. Çok garip bir budundu bu Hunlar. Diğerlerine hiç benzemiyorlardı.Barışta, itaatkâr ve yumuşak, başsız kalınca sürü gibi bilinçsiz, ama başlarına iyi bir lider geçerse, iyi bir han çıkar ve Hunları inandırırsa... O zaman acaip bir şeyler oluyordu Hunlar'a.
Başkasına anlatamadığım bu ajansta ne iş yapacağımı bilmediğim halde öylesine sevinmiştim ki. Annemin hatta belkide babamın olmamasına çok içerledim.
Resim