Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Bazen insan kendisinde çok mutluyum deme hakkını asla bulamayacak kadar çok acı çeker."
Sayfa 225Kitabı okudu
"İnançlı olmak cesur olmayı, tehlikeye atılabilmeyi, acı ve düş kırıklığına hazır olmayı gerektirir. Emniyet ve güvenliği yaşamının birinci koşulu sayanlar inançlı olamaz. Kendini koruma sistemleri içine hapseden, mal mülk edinmenin emniyet olduğunu sanan kişi kendisini bir tutukluya dönüştürür. Sevilmek veya sevmek, çok önemli bazı değerleri düşünmek ve bu değerler için her şeye son verecek adımı atmak için cesaret gerekir."
Reklam
{==} Bir kadın ne kadar sevebilirse sevdim ne kadar acı çekebilirse çektim.Bu hikâye benim. Ben cesur olmayı ben ceremedim, sevdiğimin çekip gitmesine müsaade ettim, sonra kararan dünyamda yalnızlığımla mücadele ettim. Ben Gülşah, bu benim ölümümün ve tekrar dirilişimin hikâyesi, bu benim hikâyem, bu benim kıyametim. Çok zaman geçti üzerinden, çok şey yaşadım. Şimdi size hepsini kaldığım yerden tek tek anlatacağım. Çünkü benim yaşadıklarımı kimse yaşamasın. {==}
Belki kızınızın vefatında kaza yapanın hatası vardı. Bu tip sorumsuzlara, hatta vicdansızlara kızmakta haklısınız! Tüm insanlardan neden nefret ediyorsunuz? Eşinizin de en az sizin kadar acı çektiğini düşünmüyor musunuz? Ben yabancı bir romanda okumuştum. Çok hoşuma gitmişti. Nefret küf hastalığı gibidir. İçine düşünce içten içe çürümeye başlarsın. Bir an gelir ki içi oyulmuş, bir yetr ilgilenecek birilerini bulmak zorunda kalırsın. İşte o zaman nefret sana sevgisizlik ve ilgisizlik olarak geri döner. Artık yaslanacak hiçbir yerin yoktur.
Sayfa 165Kitabı okudu
Kim demiş benim ölmem gerektiğini? Ölmek mi? Yani ben de mi ansızın nefes almayı, görmeyi, hareket etmeyi, acı çekmeyi bırakacağım? Başkaları gibi mi yapacağım? Herkes gibi mi? Bütün insanlar ölür. Çok teşekkür ederim ama bu size iyi bir gerekçe gibi gözüküyor mu? Ölmek isteyen ölsün: Ben benim, başkası değil. Hadi be siz de!
Sayfa 239Kitabı okudu
Hemfikir olduğum bir konu..
O fotoğraflarda koca bir boşluk, can yakan bir yokluk görmek çok acı.. Fotoğraf görmesek de o acıyı yaşıyoruz zaten. Fakat o üzüntü katlanmasın isterim.. Rabbim herkesin anne babasına sağlıklı bir ömür versin..
Adem

Adem

@tutamak_
·
12 Mayıs 00:07
Anneler günü, babalar günü vs...
Öyle sarmaş dolaş fotoğraflar ile sosyal medyayı doldurmamalı. Anneniz, babanız sosyal medyada değil. Ya yanınızda, ya da bir telefon kadar yakınınızda. Unutmayın ki; sizin bir fotoğrafınız ile paramparça olan annesiz, babasız insanlar var . Size annenizi, babanızı hatırlatan bu günler, başkalarına annesinin ve babasının yokluğunu hatırlatıyor yalnızca. İnce düşünmeli, duyarlı olmalı ..
Reklam
Hiçbirimizin anlamadığı çok şey vardı. Acı bizi bir araya getiren anlaşılmaz bir patlama gibiydi.
Tabii ki intihar edilmesi yönünde genel bir tavsiyede bulun­muyorum. İntihar da diğer nedenlerle ölüm gibi, ölen kişiden yoksun kalan insanların hayatlarını çok daha kötü hale getiri­yor. Kişinin intihar etmesinin ona yakın olanların hayatı üze­rinde oldukça menfi bir etkisi oluyor. Bir Epiküryen kendi ölü­münden sonra neler olacağıyla
Sayfa 242 - DoğuBatı YayınlarıKitabı okudu
İnsanlık ne zaman sona ererse ersin, son insanlar ciddi be­deller ödeyecek. Ya öldürülecekler ya da azalan nüfus ve sosyal altyapının çökmesi sonucunda yaşamları giderek güçleşecek. Diğer koşullar sabitken, bu durum daha geç bir zamanda ger­çekleşirse, bunun bir kazanımı olmaz. Aynı derecede acı çeki­lir. Fakat soyun daha erken tükenmesi halinde telafisi müm­kün bir bedel var -şimdiki nesille son nesil arasındaki zaman­ da yaşayacak olan yeni nesillerin ödeyeceği bedel-. Bu yüzden, soyun daha erken tükenmesi için sunulan gerekçeler güçlüdür. En iyi ihtimalle, sınırlı sayıda insanın dünyaya getirilmesi "Soyun Aşamalı Tükenmesi" kısmındaki tartışmanın da gös­terdiği gibi, soyun aşamalı tükenmesi planının bir parçası ola­rak meşrulaştırılabilir. Böylece, son neslin kaderini paylaşacak insanların sayısı şu andaki milyarlardan çok daha aza indirile­bilir. Fakat insan nüfusunun, hızlı nüfus azalma oranının be­delleri olmadan yeterince hızlı bir şekilde düşürülüp, son in­sanların sayısının aradaki nesillerin göreceği zararı önleyecek kadar az olup olamayacağı sorusuna cevap vermek kolay değil. Cevap ne olursa olsun, birkaç nesil içinde soy tükenmesinin sa­yısız birçok nesil sonra gerçekleşecek soy tükenmesine kıyasla daha tercih edilir olduğunu söyleyebiliriz. Soyun erken tüken­mesi bazı insanlar için daha kötü olabilir fakat genel anlamda daha kötü olduğu sonucuna ulaşamayız.
Sayfa 219 - DoğuBatı YayınlarıKitabı okudu
Azalan nüfusun yaşam kalitesini düşürebileceği başka bir durum da, bir neslin bir öncekinden görece daha az sayıda ol­ması değil, yeni neslin sayısının birden çok eşikten birinin altı­na düşmesidir. Böyle durumlarda, nüfusun mutlak (sadece gö­rece değil) hacmi o kadar küçüktür ki, yaşam kalitesi düşer. En düşük eşikteki uç bir örneği düşünün: Adem
Sayfa 205 - DoğuBatı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Çok seviyor sonra da hayal kırıklığına uğradıkları için acı çekiyorlardı. Çok seviyor sonra da yeterince sevilmedikleri için ahkâm kesiyorlardı.
Bu kuşun başına ne gelmiş olabilir ve profesyonel bir yardım nasıl olurdu?
1-2 gün önce kardeşim bu kuşu bulup bize balkondan verdi. Gözleri ve sırt kısmı dışında her yeri ağda gibi bir yapışkana bulaşmıştı. Görünce şaşırdım ve korktum: tutarken ya zarar verirsem veya ani hareket yapar da korkup ya istemeden bırakırsam vs. diye ama yanimdakilere bakınca benim tutmam gerektiğini anladım ve dikkatli ama seri bir şekilde
Bir doktor, yanık yaralanması olan bir hastayı muayene ederken yanıkların derecesini iğneleme yöntemi ile doğrular. Hasta ağrı hissederse doktor mutludur, çünkü bu işaret yanık- ların çok ciddi olmadığını ve ağrı reseptörlerinin sağlamlığını gösterir. Öte yandan hastanın bu durumda ağrı hissetmemesi, yanığın ciddiliğini ve acı reseptörlerinin yok olduğunu gösterir. Kur'an-ı Kerim, şu ayette acı reseptörlerinin varlığına dair bir işaret vermektedir: إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِنَا سَوْفَ نُصْلِيهِمْ نَارًا كُلَّمَا نَضِجَتْ جُلُودُهُمْ بَدَّلْنَاهُمْ جُلُودًا غَيْرَهَا لِيَذُوقُوا الْعَذَابَ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَزِيزًا حَكِيمًا "Şüphe yok ki ayetlerimizi inkâr edenleri, gün gelecek, bir ateşe sokacağız; onların derileri pişip acı duymaz hale geldikçe derilerini başka deriler ile değiştiririz ki acıyı duysunlar. Allah daima üstündür ve hikmet sahibidir." (Nisa, 56)
Platon'un dediği gibi kayıp olan ruh eşimizi bulma isteği miydi?
Kendi vücudu ile ilgisi olmayan, protein, yağ, karbonhidrat ve sudan oluşan bir başkası nasıl olur da kendisini dünyanın en mutlu adamı, en mutsuz adamı ya da dünyanın en çok acı çeken adamı gibi hissettiriyordu? Bunun adı aşk olamazdı. Bu 3 harfle açıklanamayacak kadar derin ve acı verici bir şeydi. Bu konuda bir sürü kitap okumuştu adam. Hemen herkes kendince tanımlamaya çalışmıştı bu meseleyi. Oysa bu çok manasız bir çabaydı. Platon'un dediği gibi kayıp olan ruh eşimizi bulma isteği miydi? Yoksa Alman Filozof Schopenhauer'un dikkat çektiği gibi soyun devamını sağlayan, tabiatın bir aldatmacası mıydı? Galen'e göre aşk ne anlatılabilir ne de tanımlanabilirdi. Zira doğuştan kör olan bir insana gökkuşağını nasıl anlatabilirdiniz ki. Ya da doğuştan koku duyusu olmayan bir insana yağmur yağdıktan sonra topraktan yükselen o harika kokuyu nasıl hissettirebilirdiniz? İşte insanlığın başlangıcından beri aşkı yaşamış birçok yazar onu yazdı, birçok ressam onu çizdi ve birçok şarkıcı onu söyledi. Aşkla karşılaşmamış insanlar ise sadece anlamaya çalıştılar. Ama anlamalarına imkân yoktu. Aslına bakalırsa nöro- biyolojik olarak aşk 2 kısımdan oluşuyordu. İlk dönem, yani ilk görüşte aşkı ve tutku dönemini içeren, beyinde fırtınaların estiği dönem. İkinci dönem ise fırtına sonrası daha sakin bir beyinde insanları birbirlerine bağlayan dönem. Aşkın ilk fazı mükemmel bir fazdı. Beynin ödül merkezi üzerinde çok önemli etkileri bulunan dopamin, norepinefrin, vasopressin gibi çeşitli hormonlar bir araya gelerek muhteşem bir etkileşim oluştururlardı.
Sayfa 104 - Popüler Kültür-Bilim Serisi
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.