Şehrin kıyısında, ufacık bir derenin kenarında, dalları suya sarkan ihtiyar bir söğüt ağacı vardır. İlkbaharın başlangıçlarında bu söğüdün dallarına bir dişi kırlangıç gelip kondu; derenin bir başından bir başına yıldırım gibi uçan, beyaz göğüslerini suya dokundurarak şeffaf kanatlı küçük böcekleri yakalayan diğer kırlangıçlara bakmaya başladı.
Her zaman güzel öten kuğular, ölümlerinin yaklaştığını hissettiklerinde, belki de hizmetinde bulundukları tanrının yanına gideceklerine sevindiklerinden, daha çok ve daha güzel ötmeye başlarlar. Ama insanlar ölümden korktukları için kuğulara iftira atarak, üzüntülerinden öttüklerini, yaklaşan ölümleri için ağıt yaktıklarını söylerler. Oysa genel inanışa göre kederlerinden öttükleri varsayılan bülbül, kırlangıç ve ibibik gibi kuşlar da dâhil olmak üzere, hiçbir kuşun aç olduğunda, üşüdüğünde ya da başka herhangi bir sıkıntı yaşadığında ötmediğini hiç akıllarına getirmezler Ben aslında diğer kuşların da kuğuların da kederlerinden öttüklerini sanmıyorum.
Reklam
Bizler bir kitabız, bizi okuyan herkes bir yönümüze değer katıyor, bir şey öğretiyor, sayfamız çoğaldıkça bilgimiz, tecrübemiz çoğalıyor. Belki çok defa okunmaktan yıpranıyoruz ama bir taşa şekil vermek için bin darbeye ihtiyacımız var. Aslında yıpranmıyoruz da şekil alıyoruz demek daha güzel olacak…
وَثَالِثًا : مَعَ نَشْرِ الثَّمَرَاتِ الْاُخْرَوِيَّةِ وَالْمَنَاظِرِ السَّرْمَدِيَّةِ fıkrası ifade ediyor ki: Dünya bir destgâh ve bir mezraadır, âhiret pazarına münasib olan mahsulâtı yetiştirir. Çok Sözlerde isbat etmişiz: Nasılki cinn ve insin amelleri âhiret pazarına gönderiliyor. Öyle de: Dünyanın sair mevcudatı dahi, âhiret hesabına çok
Sayfa 293
Bu benim öyküümmm :)
Çok severdik biz halka tatlıyı. Hacı amca da sık sık alır, dağıtırdı bize mutlu olalım diye. "Biz" dediğim, mahallenin çocukları işte. Hacı amca ne zaman parkın karşısındaki yoldan geçse -evine giderken mecburen bu yoldan geçerdi- merak ve heyecanla ellerine bakardık poşet var mı yok mu diye hemencik. Elinde poşet görürsek heyecanımız
Sayfa 42
Ne güzel anlatmış yine
hayat yolunda kendi yaptığımız ayakkabdarla giderken şuna benzer bir ruh halinin üzerimize çöktüğünü düşünün: “Belki de başka bir şey daha iyi olurdu; o kadar da zor olmayan bir şey; daha az zaman, enerji ve zahmet gerektiren bir şey.” Kadınların hayatında bu sık olur. Bir çabanın ortasındayızdır ve iyi ile kötü arasında gidip gelen duygular hissediyoruzdur. Bu çabamızı sürdürürken elimizden geleni yapar ve hayatımızı da buna uygun düzenlemekle yetiniriz. Ama çok geçmeden bir şey beynimizi yıkayıp, “Bu iş hayli zor. Ama şuradaki o güzel falana ya da filana bak. Şu süslenip püslenmiş şey daha kolay, daha güzel, daha çekici görünüyor,” demeye başlar. Ansızın yaldızlı at arabası sallanarak durur, kapı açılır, küçük merdiven aşağı iner ve içeri gireriz. Baştan çıkanlmışızdır. Bu ayartılma düzenli bir şekilde ve kimi zaman her gün yaşanır. Bazen hayır demek zordur. Böylece yanlış kişiyle evleniriz, çünkü ekonomik açıdan daha rahat bir hayata kavuşuruz. Üstünde çalıştığımız yeni parçayı bırakıp geri döner ve daha kolay, ama son on yıldır hor kullandığımız ve bir kenara attığımız eski ve yıpranmış parçayı kullanırız. Şu güzel şiiri daha da güzel kılmak için çabalamaz, onu bir kez daha elden geçirmek yerine, üçüncü taslağında bırakırız.
Ayrıntı Yayınları
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.