"Sen haklıymışsın sevgili, keşke hiç ölmesek. Anneanneyi getirmedim; çok sıcak bu ara ve kalbi dayanmaz biliyorsun. Çok üzülüyor gelince... Komşusuna bıraktım. Yine de çok üzüldü... Evin, bahçenin etrafını çevirmişler, inşaat çoktan başlamış da neredeyse bitecek bile. Artık ben de annem gibi düşünüyorum. Kendisine itiraf etmiyorum tabii. Nostalji ya da yaşlananın kendi geçmişine duyduğu saçma bir özlem değil belki de hissettiklerimiz. Galiba gerçekten her şeyin metalaşmasıyla kayboluyor güzellikler. Geçmiş gerçekten daha güzel galiba... Değerler yitiyor... Sevilenler de... Ve öyle yavaş oluyor ki bu, bir gün geri dönüp baktığımızda, kucakladığımızın geri döndürülemez bir yıkım olduğunu fark ettiğimizde elden bir şey gelmiyor..."
Sayfa 317 - Sözler: Albatrosun kabrinde ihtiyar gemicininKitabı okudu
Ey gözden mahrum kafir! Seni hangi kalem bu kadar etkileyebilir...
Herbir şey, nizam-ı âlemi teşkil eden düsturlara ve muvazene-i mevcudatı idame eden kanunlara tatbik-i hareket etmekle, o Alîm-i Kadîr'e şehadet eder. Çünki zerre gibi bir camid, arı gibi küçük bir hayvan, Kitab-ı Mübin'in mühim ve ince mes'eleleri olan nizam ve mizanı bilemez. Camid bir zerre ve arı gibi küçük bir hayvan nerede? Semavat tabakalarını bir defter sahifesi gibi açıp, kapayıp toplayan Zât-ı Zülcelal'in elindeki Kitab-ı Mübin'in mühim ince mes'elelerini okumak nerede? Eğer sen divanelik edip; zerrede, o kitabın ince hurufatını okuyacak kadar bir göz bulunduğunu tevehhüm etsen; o vakit o zerrenin şehadetini redde çalışabilirsin. Evet Fâtır-ı Hakîm, Kitab-ı Mübin'in düsturlarını gayet güzel bir surette ve muhtasar bir tarzda ve has bir lezzette ve mahsus bir ihtiyaçta icmal edip derceder. Herşey öyle has bir lezzet ve mahsus bir ihtiyaç ile amel etse, o Kitab-ı Mübin'in düsturlarını bilmeyerek imtisal eder. Meselâ: Hortumlu sivrisinek dünyaya geldiği dakikada hanesinden çıkar; durmayarak insanın yüzüne hücum eder, uzun asâsıyla vurur, âb-ı hayat fışkırtır, içer. Hücumdan kaçmakta, erkân-ı harb gibi maharet gösterir. Acaba bu küçük, tecrübesiz, yeni dünyaya gelen mahluka bu san'atı ve bu fenn-i harbi ve su çıkarmak san'atını kim öğretmiş ve nereden öğrenmiş? Ben, yani bu bîçare Said itiraf ediyorum ki: Eğer ben o hortumlu sineğin yerinde olsaydım; kerr u ferr harbini ve su çıkarmak hizmetini çok uzun dersler ve çok müteaddid tecrübelerle ancak öğrenebilirdim.
Sayfa 164
Reklam
Türk toplumunda zenginlerin, özellikle yetimleri, fakat yetim olmayan yoksul çocukları da evlat edinip yetiştirmeleri saygıyla karşılanan bir davranıştır. Mustafa Kemal daha önce bir erkek çocuğu evlat edinmişti, ama evin içindeki varlığı bile göze çarpmıyordu. Oysa boşanmış bir erkeğin genç kızları evlat edinmesinin dedikodulara yol açması
Sayfa 508Kitabı okudu
Fesahat ve belagat (açık ve güzel konuşma) nerede? Evin yıkılmış, sense bulunduğun yerde dönüp duruyorsun. Sanki değirmen devesi gibi yerinden hiç ayrılmıyorsun. Herhalde sana Allah'ın veli kullarından biri beddua etmiş ki basiret gözün bağlanmış. Sen Allah'ı harcadın, Allah da yolda seni harcadı. Gözünün baktığı yönde birden çok yollar ortaya çıkmış, kaygıların çoğalmış, sana yön veren kanatların parçalanmış. Dünya ile ahiret arasında bir et parçası olarak kalmışsın. Senin, iflas ettiğini itiraf ettikten sonra, senin için dua edecek bir arkadaşa ihtiyacın var.
…bütün bencil duygularından sıyrılabilmişsen onun için her şeyi, ama her şeyi yapacak gücü kendinde buluyorsan, her hali sana ayrı ayrı güzel geliyorsa, karşısında kendini bir çocuk gibi hissediyorsan, istediği anda onun için ölebileceksen, onun için yaşıyorsan ve yine bir gün onun için bildiğin bilmediğin bütün düşmanlıklara karşı koyabileceksen, o her geçen dakika sende biraz daha büyüyorsa ve kendi kendine onu kendinden bile çok sevdiğini bütün samimiyetinle, inanmışlığınla itiraf edebiliyorsan, bir dua gibi adını söylüyorsan, bir gün o seni hiç, ama hiç sevmediğini söylese bile, senin sevginde azalma olmayacaksa ve ölünceye kadar en ölümsüzü ile sevebileceksen; işte o zaman onu seviyorsun demektir. O sana sevmeyi, gerçek aşkı öğretti. Sen onu hep sevecek ve sevilmenin mutluluğunu tattıracaksın. O, hiç sen olmasan bile, seni bir parça sevmese bile…
Sayfa 183Kitabı okudu
Hadid Sûresi Ayet 1-9 ve 22, 23 tefsiri
1. Göklerde olanlar yani melekler ve diğerleri (Güneş, Ay ve Yıldızlar) ve yerde olanlar yani dağlar, denizler, ırmaklar, ağaçlar yerde hareket eden canlılar, kuşlar, bitkiler gökle yer arasındaki rüzgarlar, bulutlar ve her ikisindeki bütün yaratılmışlar Allah'ı tesbih eder zikreder fakat siz onların tesbihlerini anlamazsınız. O mülkünde
Sayfa 159 - İşaret Yayınları 4.CiltKitabı okudu
Reklam
739 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.