Uzun zaman olmuştu Dostoyevski okumayalı. Hoş, pek okuduğum bir yazar olduğu da söylenemez. Üniversite son yahut uzatmaları oynarken ''Kumarbaz''ını okumuştum. O zamanlar ben de azılı bir kumarbazdım. Kendimi onun kumarbazından daha da bir kumarbaz bulmuştum. Ne salaklık ama!..
Şimdi, son güncel halimle, yani en akıllı versiyonumla, okuduğum vakit ''Beyaz Geceler''i (Ki parantez içinde belirtelim geçmeden, bu bir hikaye kitabı) Dostoyevski'nin kalemine hayran kalmamak imkansız diyorum. Su gibi akar mı bir kalem, insan okuduğunu unutur da, dalar gider mi hikayenin içine yahu? Zor. Normalde bir eserin içine bunca gömülmem. Daha çok dışarıdan, bir yazar olarak, o bakış açısıyla okurum eserleri. Evet derim, yazar burada ne yapmış... Ama Dostoyevski, buna pek olanak tanımıyor. Alıp götürüyor adamı. Yine de ondan çok şey öğrendim ve belli ki öğreneceğim. Bakalım şaheser(ler)ine ne zaman başlarız. Vesselam...