Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ama gerçek olan şu ki, kötülükleri değiştirdiğimiz kadar arınmıyoruz onlardan, üstelik durum, bence daha da beter. Aptalca bir gurur, boşboğazlık, kırıcı bir arkadaş canlısı olmayan tutumlar, batıl inançlılık ve kullanımını yitirdikten sonra para ile saçma bir biçimde uğraşma yanında, yaşlılıkta kıskançlığın, haksızlığın ve kötü niyetli olmanın arttığını görüyorum. Yüzümüzden daha çok aklımıza karışıklıklar getiriyor. İnsan bir bütün olarak gelişimine ve yakımına doğru ilerliyor.
Sayfa 230Kitabı okudu
Böylesi güce sahip bir erkeğin öfkeli olması çok saçma. Yoksa öfke, diye sordum kendime, bir şekilde gücün yardımcı peri dostu mu? Örneğin zenginler genelde öfkelidir çünkü yoksulların, servetlerini ele geçirmek istediklerini sanırlar. Profesörler, daha doğru bir ifadeyle ataerkiller kısmen bu yüzden öfkeli olabilir; ama kısmen de yüzeyin biraz daha altında yatan bir sebepten öfkeliler. Belki “öfkeli” bile değillerdi; özel hayatlarındaki ilişkilerde gerçekten de çoğunlukla takdir dolu, sadık, ibretlik kişilerdi. Belki de profesör, kadınların yetersizliğiyle değil de kendi üstünlüğüyle meşguldü. Nevri dönmüş halde, üstüne basa basa koruduğu şey buydu çünkü bu onun en nadide, en kıymetli mücevheriydi. Hayat iki cins için de -kaldırımda itiş kakış ilerlemelerini seyrediyordum- zahmetli ve zor, daimi bir mücadele. Müthiş bir cesaret, müthiş bir güç gerektiriyor. Kendimizi yanılsamalara nasıl kolay kaptıran yaratıklar olduğumuz düşünülürse belki her şeyden de çok kendine güvenmeyi gerektiriyor. Kendimize güvenmezsek süt çocuğundan farkımız kalmaz. Peki bu ölçülemez ama bir o kadar da paha biçilemez niteliğe nasıl en hızlı sahip olabiliriz? Başkalarının bizden yetersiz olduğunu düşünerek.
Sayfa 40
Reklam
Tanrı'nın bana verdiği anlayış gücüyle, güzel olan her şeyin sevilebileceğini biliyorum; ama güzel olduğu için sevilenin, kendisini seveni, sevildiği için sevmek zorunda olmasını anlayamıyorum. Üstelik, güzeli seven çirkin de olabilir; çirkin olan da sevilmemeye lâyık olduğuna göre, ‘Güzel olduğun için seni seviyorum; çirkin olduğum halde senin de beni sevmen lâzım, demesi, çok saçma olur. Ama güzellikler eşit olsa bile, sırf bu yüzden isteklerin de eşit olması gerekmez, her güzellik âşık etmez; bazılarına bakmaktan hoşlanılır ama istek uyandırmazlar; her güzellik âşık etse, istek uyandırsa, kalpler karmakarışık olur, yolunu şaşırır, nerede duracaklarını bilemezlerdi; çünkü sayısız güzel insan olduğundan, istekler de sayısız olurdu. Oysa derler ki, gerçek aşk bölünmez, kendiliğinden olur, zorla olmaz.
“ Ne yazık dünyanın böyle ruh hastası, korkunç, acımasız, lanet, şeytan insanlarla dolup taşması. Dünyada ne kadar çok pis insan var. Hem de çok çocukça, saçma sebeplerle, bazen de sebepsiz yere insanları öldürüyorlar. Bir de dünya gelişiyormuş.2000’li yıllardayız. Önemli olan yıl değil ama 1930-1940’lardan hala 1993’lere kadar bu saçmalıklar sürüyor. Korkunç.”
Sayfa 62 - YKYKitabı okudu
Bir futbolcunun karısının son beş günde giydiği kıyafetleri sergileyen bir dizi fotoğrafın altyazılarını okudu. Kadının uzun ve ince bacaklarını incelerken, öyle bacaklara sahip olsa kendi hayatının kim bilir ne kadar farklı olacağını düşündü. Neredeyse tamamen farklı olurdu diye düşünmeden ede- miyordu ister istemez. Tessa'nın bacakları kalın, biçimsiz ve kısaydı; onları çizmelerle gizlemek istiyordu sürekli, ama çoğunun fermuarlarını baldırlarından yukarıya çekemiyordu. Rehberlik odasına gelen küçük, gürbüz bir kıza dış görünüşün önemli olmadığını, kişiliğin çok daha önemli olduğunu söylediğini anımsadı. Çocuklara ne saçma şeyler söylüyoruz diye düşündü, dergisinin sayfalarını çevirirken.
Sayfa 151 - Doğan Egmont, Mart 2013, TessaKitabı okudu
Reklam
(...) bu soru üzerine anladım ki, ben adamın radyoda neler söylediğinin farkında bile değilim. Tek cümlesini bile anlamamışım da yine de ağlıyorum. Saçma geliyor insana, değil mi? Ama gerçek bu. Neden böyle oluyor, neden ağlıyorum diye sonra çok düşündüm. Ben adamın sözlerine, sözlerinin anlamına değil, sesine ağlıyordum. Sesinin etkisi beni ağlatıyordu. Daha doğrusu, sesinin titreşimleri, tıpkı soğanın acı, yakıcı buğusu gibi, gözyaşartıcıydı.
Sayfa 126Kitabı okudu
"Sonuçta Einstein'ın mucize yıl 1905'te en çok tartışmaya yol açan çalışması Planck'in başlattığı çalışmaları geliştirerek kuantum kuramını, yani ışığın parçacık özelliği kuramını yaratması oldu. Göreceğimiz gibi kuantum kuramı bizi görelilikten çok daha derin sulara çekiyor, aslında öyle derin ki sonunda Einstein o sularda kendi de yüzmemeye karar verdi. Ama Einstein'in 1905'teki çalışmalarının çağdaşlarının çoğuna göre en tartışmaya açık kısmı, bizim bakış açımızdan saçma görünebilir: Atomların "varolup olmadığı" sorusu. Böyle bir soru ne demekti."
Tübitak Yayınları - III. Bölüm - Kuantumun Garip Hikâyesi
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.