Asırlar önce nasıl mı oldu?
🇵🇸🇵🇸🇵🇸 / “Mademki ölümden korkuyoruz, niçin evlerimizde çoluk çocuğumuzla zevk-i sefa içinde yaşamıyoruz. Bizim vazifemiz düşmanın azlığını veya çokluğunu mukayese etmek değil, onun karşısına çıkmaktır.” / Müslümanlar, Haçlıların doğu sahiline gelişinden bu yana böyle bir zafer kazanmamıştı. Bu zafer mücahit komutan Selahattin Eyyübi’ye nasip
Sultan 2. Mehmed, bundan sonra Konstantiniye'yi İslâm'a açan büyük hükümdar olarak "Fâtih" unvanıyla anılacaktı. Öğle saatlerine doğru Topkapı'dan şehre giren Fâtih Sultan Mehmed, korku içindeki halka emniyet verdi. Ortodoks patiğine hayatlarının güvence altında olduğunu ifade etti. Sadece Allah'a ve Resûlullah'a [sallallahu aleyhi ve sellem] hakaret ederek halkı kışkırtmaya çalışan birkaç din adamının idamını emretti. Fâtih'in, Konstantiniye'deki ilk yürüyüşü Ayasofya'da son buldu. Fethin bir ispatı ve İslâm'ın inanç hürriyetine gösterdiği saygının bir işareti olmak üzere Ayasofya Kilisesi'ni camiye çevirdi ve kendi vakfiyesi olarak ilan etti. Fetih'ten sonra Konsantiye'de ilk cuma namazı Ayasofya'da kılınacaktı. Elli iki gün süren kuşatmanın neticesinde 29 Mayıs günü fethedilen Konstantiniye, Haziran ayında Osmanlı'nın başşehri oldu.
Sayfa 148Kitabı okudu
Reklam
Hamza Türkmen’in ifadesiyle, “Anadolu kültürünü İslâm zannetme”nin, gelenekçiliğin, mezhepçiliğin, tasavvufçuluğun, üstadcılığın/abiciliğin eleştirisiyle, yerleşik dindarlık ve İslâmcılık şedit bir şekilde sorgulanır. Mevlit okumak gibi âdetler, dinin beşerî akıl tarafından araçsallaştırılması sayılarak terk edilir. Oruçla beraber “sıradan” dindarların en popüler ibadet ritüeli olan Cuma namazının reddi, radikal İslâmcılığın en etkili -ihtilâf yaratan- provokasyonu olmuştur: Buna göre, İslâmi bir rejimle yönetilmediğine, yani darül İslâm olmadığına göre darül harp statüsünde olan bir ülkede, müminlerin siyasî birliğini simgeleyen Cuma namazı kılınamazdı.
Sayfa 459Kitabı okudu
23 Nisan 1920'de Hacıbayram Camii'nde cuma namazı kılındıktan sonra, camiin avlusunda büyük bir kalabalık toplanmıştı: En önde, yeşil örtülü bir rahlenin üstüne konulmuş olan, Kur'an-ı Kerim'i ve "Lihye-i saadeti başının üstünde taşıyan bir kişi vardı. Törene katılmış olanların geçeceği yolun iki tarafına halk ve asker
Sayfa 84
Büyük Millet Meclisinin hangi gün ve tarihte açılacağı belli değildi. Bununla beraber hazırlıkların 23 Nisan'dan önce biteceği anlaşıldığı için meclisin, 23 Nisan cuma günü, bugünün kutsal bir gün olduğu da dikkate alınarak, açılmasına karar verildi ve açılışla ilgili olarak 21, 22 Nisan'da Mustafa Kemal Paşa tarafından iki genelge yayımlandı. Bunlardan birincisinde Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan cuma günü Ankara'da açılacağı, fakat açılıştan önce Hacıbayram Camii'nde, bütün milletvekilleriyle beraber cuma namazı kılındıktan sonra "Lihye-i saadet", sancak-ı şerif ile meclis binasına gidileceği ve burada dualar okunup kurbanlar kesileceği belirtiliyor, 23 Nisan gününün "Kutsallığının teyidi için 21 Nisan'dan itibaren "Merkez-i vilayette vali beyefendi hazretlerinin tertibiyle hatim ve Buhârî-i şerif tilavetine" başlandığı bildiriliyor ve yurdun her köşesinde aynı suretle hareket edilmesi isteniyordu. Bir gün sonra yani 22 Nisan 1920'de yayımlanan genelge ile de, açılış tarihinden itibaren bütün "Makamât-ı mülkiye ve askeriyenin ve umum milletin merciinin Büyük Millet Meclisi olduğu bildiriliyordu.
Sayfa 84
Merve Kavakçı
Eylem zinciri olmasaydı Malatya'da cuma namazı çıkışı izinsiz gösteriler yapılmasaydı ya da Merve kavakçı Vakko paketlerinin Mervetur minibüsüyle taşıdığı geceyi izleyen günün akşamına doğru meclise yürüyünce Tarsus İmam Hatip lisesi nde öğrenciler boykota gitmeselerdi vb... Lozan Antlaşması'nın azınlıklarla ilgili maddeleri "Müslüman azınlık" tanımlaması ile tartışmaya açılmazdı .Merve Kavakçı meclise yürümeseydi eylemler din hürriyeti ve insan hakları kapsamında uluslararası eylemliliğe dönüşmezdi
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.