Merhaba küçük dostum. Sen böyle kendi Dünyanda dolaşırken, öyle özendim ki sana bilemezsin. Resmini çektim ve hatıranı üzerimde taşımak istedim. Sırtında taşıdığın yuvan ile istediğin an kendini kabuğuna kapatabilmenin nasıl bir lütuf olduğunu bir bilsen. Yalnızlığın ile öyle mutlu ol ki, onu kimse ile paylaşma sakın olur mu... Onu da bozar insanlar veya senin âlemde siz insana her ne diyorsanız artık. Şimdi neredesin bilmiyorum ama şunu bil ki, nerede olursan ol, bu yalnızlığın ile bizden çok daha özgür ve çok daha şanslısın. Bir kitapta okumuştum, Cüneyd-i Bağdadi hazretleri "benim bu yolda hocam bir kedidir demişti. Kedinin avına odaklanması beni öyle etkiledi ki ben de bu yola öyle odaklandım da buraya geldim" demişti. Şimdi ben de sana bakıyorum sevgili dostum. İnsanlara sorsan sen sadece kabuğu olan bir salyangoz. Bana sorsalar kendini istediği anda kapatabilen bir üstad. Öyle bir zamana ve insana denk geldik ki sevgili dostum. Sana özenmemek bana göre büyük bir kayıp olurdu. Kapanmak, kapanabilmek ne kadar büyük ve ne kadar uzak bir ihtimal oysa... Yalnız Bir Yolcu
İyilik Yap Denize At, Balık Görmezse Halîk Görür!
Bir gün Cüneyd-i Bağdadi Kuddise Sirrûh hazretleri bir deniz kenarında gezerken bir Mecusi’nin denizdeki balıklara yem attığını görmüş. Aralarında şöyle bir konuşma geçmiş: "- Ne yapıyorsun böyle?" "- Sevap kazanmak için balıklara yem atıyorum." "- Senin sevap kazanman için, evvela iman etmen lazım. Sen Müslüman değilsin ki, hangi sevaptan bahsediyorsun?" "- Peki, benim bu balıklara yem verdiğimi o bahsettiğin Allah görüyor mu?" "- O'nun bilmediği, O'nun görmediği bir şey yoktur… Gizli açık ne varsa her şeyi görür ve bilir! Çünkü her şeyi yoktan yaratan ve ayakta tutan O’dur!" "- Bu da bana yeter." Aradan üç beşe sene geçmiş, Cüneyd-i Bağdadi Kuddise Sirrûh hazretleri hacca gitmiş, tavaf ederken bakmış, deniz kenarında balıklara yem atan Mecusi de tavaf ediyor. Cüneyd-i Bağdadi Kuddise Sirrûh hazretleri sormuş: "- Burada senin ne işin var?" "- O beni gördü." "- Nasıl gördü?" "- Sen gittikten sonra içimde bir nur parladı, baktım, balıkların hepsi ‘Kelime-i Şahadet’ getiriyor. Ağaçlara baktım, ‘Kelime-i Şahadet’ getiriyor, ben de ‘Kelime-i Şahadet’ getirmeye başladım. Senin Rabb'in beni gördü. O gördüğü için Müslüman oldum; buraya geldim. "- Ey Cüneyd, sana bir nasihat vereceğim: ‘İyilik yap denize at, balık görmezse Halîk görür.’"
Reklam
Rivâyet edildiğine göre Cüneyd-i Bağdadî -Allah iç dünyasını pak kılsın- ölümünden sonra rüyada görüldü. Kendisine “Ey Ebu’l-Kâsım! Sende ne haberler var?” diye soruldu. O şöyle cevap verdi: “Dünyada iken attığımız nutuklar uçtu gitti, yaldızlı sözler yok oldu. Gece yarısı kıldığımız iki rekât namaz dışında hiçbir şeyin faydasını göremedik.”
Cüneyd-i Bağdadî rh.a. şöyle der: “Belâ âriflerin kandili, müridlerin uyarıcısı, müminlerin kurtuluşu ve gafillerin helâk olma sebebidir! Bir kimse, başına bir belâ gelip ona sabrederek rıza göstermedikçe imanın gerçek tadına varamaz!” Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulur: “Bir gece hastalanan, sabrederek Allah’tan gelene rıza gösteren kişi, tıpkı anasından doğduğu günkü gibi günahlarından kurtulur! O halde hastalandığınız zaman iyileşmeyi temenni etmeyin! Dahhâk şöyle der: “Her kırk günde başına bir belâ, bir keder ya da bir gam gelmeyen kişi adına Allah katında bir hayır yok demektir!”
Şüphesiz ki mutluluk, maddenin ve mananın insanda bir araya gelmesiyle mümkündür.
Sayfa 365Kitabı okudu
Ey insanoğlu! Nasıl olur da özündeki cevheri toprağında bolca bulunan adi bir madenle kıyaslarsın! Ne gümüş ne de altın, ışık saçan özündeki cevherden daha kıymetlidir.
Sayfa 350Kitabı okudu
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.