Gece sessizce inerken, yalnız bir ruh sokak lambalarının soluk ışığında kayboluyordu. Yıldızlar, gökyüzünün derinliklerinde parlıyordu, ama onun içindeki karanlık, hiçbir ışıkla doldurulamazdı. Gözleri boşluğa dalmış, geçmişin acı dolu anılarıyla doluydu.
Gördüğü her şey, bir zamanlar mutlu olduğu günleri hatırlatıyordu. Sokak köşeleri, park bankları, hatta güneşin altındaki kaldırım taşları bile ona geçmişin acımasızlığını hatırlatıyordu. Artık her şeyin anlamını yitirdiğini düşünüyordu, çünkü içindeki boşluk, her şeyi sarmıştı.
Yalnızlık, onun en sadık dostu olmuştu. Her gece, yıldızların altında, yalnızlığın soğuk kollarında uyuyakalıyordu. Hiçbir şeyin değişmeyeceğini biliyordu, çünkü dünya onun gözünden bakıldığında, sadece bir mezarlık gibi görünüyordu.