“Orada, solda, güneşten yanmış yüzün, gözlüklerinin ardından gülen gözlerinle duruyordun, yanından geçip gitmek zorundaydım, gülerek geçip gittim. Oysa sana dokunmayı, seninle yakından konuşmayı nasıl da özlemiştim. Ama bana, bize yasaklanan şeyleri önemsememeye, bütün bu "hayır"ları katlanılabilir, göze alınabilir ve taşınabilir şeyler olarak karşılamaya öylesine şartlamışım ki kendimi. Sonradan pişman oldum, keşke, ne olursa olsun deyip bir an duraydım yanında, elini tutup uzaklardan aktarmaktan yorulduğum sevgimi kanımın hızlanan akışıyla duyurabilseydim sana.
Ama o artık birike birike dayanılmazlaşan acıyı, önemsiz bir sıvı gibi akıtan bir süzgeçe dönüşen benliğim sürdürdü tavrını. Merdivenlerden aşağı, bu merdivenler beni senden uzun bir süredir koparan merdivenler değilmiş gibi indim.”
Sevgi Soysal