Başladığım şehirde bitireceğim diye yarım bırakıp, uzun zaman ara verdikten sonra tamamladığım kitap; Ruhun Kuytusunda.
Kitabın hikayesi tıpkı kapağındaki fotoğraf gibi; soğuk, kurak, karanlık, ıssız…
İki kardeş olan, Gad ve Amalia ailesini kaybettikten sonra amcaları Arieh’in yanına yerleşirler.
Doğu Avrupa’da ücra bir dağın tepesinde Yahudi şehitliğinin bekçiliğini yapan Arieh vefat edince bu görev iki kardeşe miras kalır.
Toplumdan izole bir şekilde yaşamlarını sürdüren iki kardeş, bu dağ başında kendilerine ait bir dünya düzeni kurarlar.
Kurulan bu düzen zamanla, kardeşlerin kendi vicdanlarıyla boğuştukları bir hapishaneye dönüşür.
Kardeşlerin ruhlarının kuytusunda gezinirken, ıssızlığın kasvetini, derin ikilemlerini okuyoruz.
Kitapta ağırlıklı olarak karakterin ruh halleri yer alıyor, bu anlamda biraz sıkıcı gelebilir. Özellikle Amalia’nın depresif ruh hali, Gad’in agresifliği okurken sıkabilir.
Kitabın rahatsız eden bir tarafı da ensest ilişkiyi barındırması. Bir kesim okuru rahatsız edecek kitaplardan biri, bu yönüyle.
Tavsiye üzerine değil de, bir arkadaşımın hediyesi olduğu için okuduğum bir kitaptı.
Ben elimde olduğu için okudum, siz okumasanız da olur.
RÜZGARA DOKUNMAK
SEEEEELAAAAMMMM
Bugün size Kiraz Kübra Berk'in Rüzgara Dokunmak kitabının yorumu ile geldim.
ALINTILAR
~"Yorgunluk iyidir, yaşadığını hatırlatır."
~"Kötüler bilirdi ki bir insanı yerle bir etmenin ilk yolu onu aydınlık bir umuda hapsetmektir."
~"Zor olan yaşamak değil,zor olan kaybettiklerinle
Profesör Andersen karşı apartmana bakarken karşı apartmanın penceresi önünde işlenen bir cinayete tanık olur. Ya da zihni kendisine bu yönde bir oyun oynar.
Profesör bu cinayeti ihbar etmez. Bu durum kendisini vicdani sorgulamalara iter. İşin içinden bir türlü çıkamaz. Huzursuzluğu hayatına yansır. Durmadan karşı apartmanı, karşı pencereyi gözler. Her gün cinayete ilişkin bir haber bulma düşüncesiyle haberleri tarar. Ona göre katilin yakalanması an meselesidir. Ama bir türlü katil yakalanmaz. Profesör tesadüfi bir şekilde kendini katille bir masa başında sohbette bulur.
Ana konu yaşanan bu cinayet olmakla birlikte Profesör eski arkadaşlarıyla Noel yemeğinde bir araya geldiğinde eski ve yeni yaşama dair hareketli tartışmalar yaşanır. Edebi metinlerin kalıcılığı, tarih bilinci, zamanın ruhu üzerine değerlendirmeler yapılır. Profesör edebiyatın gücünü yitirdiğini düşünür. Ona göre zamanımızın ruhu insanı mecbur eden ve gösterişe dayalı bir yaşam dayatan bir ruhtur…
Beni etkileyen, olayları, konuları bağlarken ters köşe yapan ve şaşırtan romanlar oldu elbette.
Ancak Şeyh-ül Ekber İbnü’l Arabi’nin hayatını konu edinen ‘Küçük Bir Ölüm’ başka bir seviye olarak okuma çeteleme geçti. Öyle ki; kaleme alan ve büyük bir alimin hayatından izleri ustalıkla ören Muhammed Hasan Avlan’ın önsözü de bu şaşırtmaya dahil.
🪻Kıpır kıpır, doğa dostu Doğa'mız, ödev hazırlamak için arkadaşları Kerim ve Selin ile yaylaya çıkar. Siz de arkalarına takılıp gidersiniz ve derken bambaşka dünya-larda bulursunuz kendinizi. Yetişkinler için hızla akan hayatta çocuk gözüyle ve hızıyla yeni dünyayı keşfederken sayfalar arasında yaşadığımız zorlu hayatı bir kez daha koyarsınız
Günlük hayatta daima karşılaştığımız bizim için çok önem arz etmese dahi bazı insanlar için; yada herkes için hiçbir şey ifade etmese bile bizim için çok derin anlamlar ifade eden küçücük olayların, duyguların ele alındığı dokuz kısa hikayeden oluşan etkili bir kitaptı. Anlatımı ise oldukça başarılıydı fikrimce.
Hepimiz ayrı ayrı hikâyelerinin olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Bazen bir dağ kadar sağlamken bazen ufacık bir şey ile yerle bir olabiliyoruz. Lakin hayatın bize ne sunacağını bilmeden yarınlara farklı sürprizlere merhaba diyebiliyoruz.
Yaşamak, yaşayabilmek bu olsa gerek... Hayat bir yol biz ise bu yolun yolcuları... Gelip geçiciliğin farkına varmak ona göre yürümek gerek...
Okunmasını tavsiye ederek keyifli okumalar diliyorum...
Küçük ŞeylerSamipaşazade Sezai · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201813,2bin okunma