Yirmi otuz yıldır Dersimde cezalandırılmamış aşiret yoktur.Fakat bunların hiçbirinde olumlu sonuç alınmamıştır.(…)Hareketle işi anlayan elebaşılar dağılır , dağlara kaçarlar ,bir rastlantı sonucu bu aşiretler ele geçerse cezasını görür.Kendisinden şüphesi olmayıp kaçmayan veya kaçamayan zavallılar ve acizler başkaları adına can verir.Boşalmamış köyler yakılır.Birkaç sürü de ele geçer ve sonunda araya giren ve cezalandırma ile ilgileri olmayan diğer aşiret ağaları feda edebileceklerinden birkaç kişi daha teslim ederler.
Sayfa 55 - Umag yayınları 2015Kitabı okudu
Adule den derweşe ağıt️ "Haydi ayağa kalk Bak savaş hâlâ bitmedi Beni yalnız bırakma Kolumu kanadımı kırma Yüreğimi parçalama Beni esir alma Götürme ıssız dağlara Beni biraz anlasana Haydi kalk ayağa Sen de sarıl bana. İçimde sancım var Batıyor iğne gibi Olsaydı elimde bir kaval Dökseydim içimi Çalsaydım ovanın ıssızlığına Aglatsaydim etrafındaki taşları Çatlasaydim üzerinde uzandığın toprağı Toplasaydım çevredeki tüm hayvanları Ağlasaydık hep birlikte Haydi kalk ayağa Sen de sarıl bana "
Reklam
Ateşimin ışığı değil misin sen? Kavrayışımın kardeş ruhu sende değil mi? Ben yalnız gezerdim: O yanlış yollarda ruhum geceleyin neye acıkırdı ki? Dağlara tırmanırdım; kimdi, sen değilsen aradığım o dağ başlarında?
Sayfa 176 - Can YayınlarıKitabı okudu
Sözlerine Ahzab Suresiyle devam etti: "Emaneti göklere, yere ve dağlara önerdik de onlar bunu yüklenmekten kaçınıp korkuya kapıldılar. Oysa insan bunu taşıdı. Evet, o çok zalim ve çok cahildir."
Sayfa 300
İnsanoğlunun bağlılığının en kolay ve en sık görülen biçimi, geldiği yere — kana, toprağa, klana, ana-babaya, ya da daha karmaşık bir toplumda ulusuna, dinine ya da sınıfına olan “birincil bağlan” dır. Bu bağların yapısı temelde cinsel nitelik taşımazlar ama kendisi olacak kadar, o dayanılmaz ayrı olma duygusunu yenecek kadar gelişmemiş bir insanın özlemini giderirler. İnsanın ayrı olması sorununun — bebeğin annesiyle olan ilişkisinde gerekli ve doğal olan — “birincil bağlar” diye andığım bağlan sürdürerek çözümlenmesi, toprağa tapma, göllere, dağlara, ya da çoğu kez bireyin simgesel olarak hayvanlarla (totem hayvanlarla) özdeşleştiği hayvana tapma olgularıyla kendini gösteren ilkel tapımları incelediğimizde açıkça görülmektedir. Ulu baba, tanrı, kral, kabile reisi, yasa ya da devletin, tapmanın nesneleri olduğu ataerkil dinlerde, bu anaya ve toprağa olan birincil bağları aşma girişimi var gibi görünmektedir. Ancak, toplumda, anaerkil tapımdan ataerkil tapıma geçiş, bir ilerleme hareketini, bir gelişmeyi simgelemekle birlikte, insanoğlunun körü körüne boyuneğdiği üstün bir yetkeye duygusal olarak bağlandığı olgusu, her iki toplum biçiminin ortak bir özelliğidir. Doğaya, anaya ya da babaya bir bağla bağlı . Bachofen'in ve Briffault'nun anaerkil toplumlar üzerine incelemeleri. kalmakla, insan gerçekten de dünyada bir yabancı olma duygusundan kurtulmayı başarıyor, ama bu güvenliğinin karşılığında korkunç bir bedel ödüyor — yani boyuneğiyor, bağımlı yaşıyor ve akıl yürütme düzeneğinin ve sevme yetisinin tam anlamıyla gelişmesini durdurmuş oluyor.
+72
Başımı alıp dağlara çıkacağım, Avazım çıktığı kadar haykıracağım, Dağlar, taşlar yıkanacak gözyaşlarımla, Beni onlar analayacak derkenn.. Ben sen anla diyordum aslında. Baktın öylece, Anlayamadınn…
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.