Bir kent kırgını için yapılacak en akıllıca şey başkentin göbeğinde oturacak yerde, kırlara, köylere, uzaklara gidip oralara yerleşmektir. Ama o zaman da bir kent kırgın olmaktan çıkardım. Oysa ben kent kırgınıydım ve öylece de kalmak zorundaydım. Başka bir şey olmak elimde değildi. Çünkü bu sözünü ettiğim günlerde yalnızca naylon torbalar, temel çukurları kazan greyderler ve 8-10 katlı blok apartmanlar değildi bilmediklerimiz. Yeryüzünde işlerin iyi gitmediğini sezip de insanların ve yaşamın böyle olmaması gerektiğini düşünmeye başlar, filozofluğu da edilgin bir durum saydığımızdan küçümseyecek olursanız, size başvuracağımız bir tek yol kalırdı: kent kırgını olmak. Çünkü daha önce de anlattığım gibi, birçok şeyden haberimiz yoktu. Camus'nün kitapları bile dilimize çevrilmemişti daha. Baş kaldırmayı olsun nereden bilecektik. Bir kent kırgın olarak ne mi yapardım? Pek bir şey değil. Orhan veli'yi, Sait faik'i, istrati'yi(kim ne derse desin bence onlar da birer kent kırgınıydı) okur, karşı arsada eşinen tavukları, oynayan çocukları seyrederdim. Daha başka neler yapardım, pek hatırlamıyorum ya, gün zaten çabuk geçerdi.
Sayfa 48 - Kent Kırgını öyküsüKitabı okuyor
İller yiye şeftalusını bağ-ı cemalün Ey sıb-zekan Baki nice bir diye eyva (Güzellik bahçesinin şeftalisini yabancılar yesin. Ey elma çeneli sevgili! Baki daha ne kadar"eyva" desin?)
Sayfa 132Kitabı okudu
Reklam
"Birbirimizle daha nazikane, daha mazbut konuşalım. Atatürk; bey, efendi, ve paşa sözlerini resmi muamelattan kaldırırken, ondan evvelki devirlerin hürmet ve nezaket icabı kullanılan elkabın, yaltaklanma ve yağcılık derecelerini bile aştığını görerek, bunları kaldırmış­tı. Ama kendisine, zamanın ve zamanımızın bütün paşalarına paşa diyoruz. Birbirimize de bey, efendi demekte mahzur görmeyenlerimiz çok. Ne var ki, halk, hatta memurlar bu kelimeleri kullanamadığı için ihtiyara, beybaba, ağababa, amca (daha gençlere) ağabey, hemşehrim (daha gençlere) kardeşim, hanım teyze, abla gibi sözler söyleyerek münasebetlerde laubalilik ve onun sonu kabalığa kaçıyorlar. Bundan vazgeçelim. Ne bir memur bana amca desin, ne de ben memura oğlum diyeyim. Böylesi daha iyi olacak. Halk arasındaki muhaverelerin çeşnisi daima kavgaya yaklaşır bir çeşnilik arzediyor. Tehlikelidir."
Burhan Felek
Burhan Felek
Bu benim öyküümmm :)
Çok severdik biz halka tatlıyı. Hacı amca da sık sık alır, dağıtırdı bize mutlu olalım diye. "Biz" dediğim, mahallenin çocukları işte. Hacı amca ne zaman parkın karşısındaki yoldan geçse -evine giderken mecburen bu yoldan geçerdi- merak ve heyecanla ellerine bakardık poşet var mı yok mu diye hemencik. Elinde poşet görürsek heyecanımız
Sayfa 42
HAYVAN NİÇİN İNSAN OLMADIM DİYE ŞİKAYET EDEMEZ
Yirmialtıncı Söz'ün hâtimelerinde denildiği gibi; nasılki bir mahir san'atkâr kıymetdar bir elbiseyi murassa' ve münakkaş surette yapmak için, bir miskin adamı lâyık olduğu bir ücrete mukabil model yaparak kendi san'at ve maharetini göstermek için; o elbiseyi o miskin adam üstünde biçer, keser, kısaltır, uzatır; o adamı da
Sayfa 284
Nedenini sormayın, bilmiyorum
"Gerçekten, hesap ne derse desin, artan nüfusa iş bulmak, azalan nüfusa iş bulmaktan daha kolaydır."
Sayfa 168Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.